Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Toplumsal Düşünceler.
Toplumumuzda öğrenim yapmış, veya pratikten yetişmiş olsun mesleğini, görevini o işin gerektiği gibi yapan kişiler yok denecek kadar azdır. Ehliyet ve uzmanlık herkesin kendine yakıştırdığına göredir, çoğunlukla sözde kalır. inanç, insaf ve mantıkları da uydurmadır.
Buna karşılık isteklerini elde edemediklerinden (ki hırsın da ölçüsü, sınırlı belli değildir) daima mazeretler uydurup, başkalarını sebep göstererek suçlayanlar çoktur.
Basit kurnazlıklara zeka diyerek övünüp, avunup dururlar. Kısırdöngü ve çıkmazlardan kurtulamazlar; hiçbir şey de sağlayıp meydana çıkaramazlar. Bence ve bana görelikleri, uydurup yakıştırdıklarıyla sadece şikayet ve tenkitte bulunurlar. Bol bol laf üretirler.
Bilmek başka, olmak başkadır.
Herkez her konuda her şeyi bildiğini sanıyor, ulu orta bol bol laf üreterek birbirlerine öneride bulunuyor, akıl ve bilgi tellalığı yapıyor. Ancak başkalarının yapmasını istiyor. Böylece sun'i aklileştirme ve sun'i gerçekleştirmelerini hakikatın yerine koyup hayatları boyunca kendilerini ve kendi gibilerin aldatmaktan öteye gidemiyorlar. Hayatı sadece eğlence ve oyundan ibaret sayıyorlar.
İnsanız derler fakat, sevgi, bilgi, iyilik, doğruluk, çalışkanlık ve temizlik gibi, donatılmış oldukları değerlerin gereklerini genelde ya noksan yaparlar, ya hiç yapmazlar veya aksini yaparlar.
Keza, Müslümanız derler fakat inançlarının gereğini yapmazlar; hatta inançsızların yaptıklarını yapar, yaşantısını yaşarlar.
Bilgisiz ve bilinçsizce aracın amacın yerine koyup yanlış yolda giderek, doğru yolda gidenin erişeceği yere varmak isterler. Kendilerini hüsran ve helaka götüren en büyük acımasız ve korkunç düşmanları olan nefsin ve onunla ilgili fani, sahte değerlerin tutsağı olup onunla dost olurlar. Fakat maddi manevi lutuf, ihsan ve ikramlarıyla her şeyi insanınemrine veren, sonsuz hayat ve mutluluklar bahşeden, kendi halifeliğine layık eden alemlerin yaratıcısı rabbi, Rahman ve Rahim Allah'ı, gerçek dostu red ve inkarla o'na düşmanlık ederler.
Yani düşmanı dost, dostuna düşmandırler.
Başta, buyurgan ve bencil sahte benleri (Nefis) şartlandırdıkları moda, çeşitli izm ve akımlar olmak üzere birçok sahte değerlerin bağımlısı, hatta tutsağı oldukları halde, bir de kendilerini ''Özgür'' sayarlar.
Geçici bir heves ve merakla hakikata yönelenlerin çoğu bir müddet sonra;
''Namaz kıldık, oruç tuttuk, dua ettik de ne oldu'' diyrek, veya başka mazeret ve bahaneler uydurarak nefsin, şeytanın tuzaklarına düşerek terkederler. Böyleleri varoluş özelliklerinin gereklerini yaparak insanlık şerefine layık bir dünya hayatı yaşamak, ebedi hayat ve mutluluğu kazanmak için değil, maddi menfaat ve isteklerine Allah'ı alet etmek için gerçeğe yönelmiş görünürler.
Son Peygamber Hz. Muhammed tarafından Kuran-ı Kerimle bütün insanlara bildirmiştir. ''Akılsız ilim, sevgisiz iman, imansız ahlak olmaz''
Saygılarımla.
Chione.
23.9.2011
__________________ 'Türkçe konuşmayan bir insan, Türk milli kültür, toplum ve uygarlığına bağlılığını iddia ederse, buna inanmak doğru olmaz.''
-Mustafa Kemal Atatürk. |