Tekil Mesaj gösterimi
Alt 18 Eylül 2011, 20:09   #1
Çevrimdışı
Demir
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Selim-İsmail= Çaldıran = İKTİDAR MÜCADELESİ




Kızılbaş ayaklanması, hasta,ihtiyar ve asker gözünde nüfusunu kaybetmiş olan II.Beyazid'in oğulları arasında taht için geçen şiddetli bir rekabet ve mücadele ile aynı zamana rastlıyordu.Yeniçerileri kendi tarafına çekmeyi bilen Selim, uzun uğraşlar sonucunda İstanbula girmiş ve babasını tahtan indirmiştir.(24 Nisan 1512) Bunun sebebi, babasının yanındaki dalkavuk insanların laflarını dinleyip, doğuda ki Şah-Şii sorununu görmezlikten gelip Âl-i Osman'ın zayıflamasından ve düşmanların başlarına bir akbaba gibi Fetret Devrin de ki olayları tekrar yaşanmasından çekindiği içindir. Keza Selim, saltanatının ilk iki yılını taht için rakip kardeşlerini (Ahmet,Korkud) bertaraf etmekle geçirmiştir.Nihayetinde,gerisinden emin olarak Şah'a karşı doğu seferine çıkmıştır.
Aslında Şah-Şii meselesi olayın sadece görünen kısmıdır. Âl-i Osman Oğuz'un Bozok Kolunun Kayı boyundan gelmektedir.Safevi devleti ise Oğuz'un Üçoklar kolunun Bayındır boyundan gelmektedir. Kısacası iki boy yani iki devlet kardeştir. Bu savaş aslında iki kardeş'in, birbiriyle olan iktidar mücadelesidir. Kısacası, Şiilik,Türkmenlik konuları aslında olayın sadece yan kolları olarak adlandırabileceğimiz görünen kısmıdır.
Selimşah, yahut daha çok yayılan adıyla Yavuz Selim'in(1512-1520) kişiliğinde atası Yıldırım Beyazid ve dedesi Fatih Sultan Mehmed'in atılgan ve zeka dolu cihangirliği canlanıyordu. Son derece tehlikeli koşullar içinde tahta çıkan Selim Han, imparatorluğu demir bir pençe ile tutmuş bir padişahtı.Hatta bir ara devlete Veziriâzam ta'yin etmeyerek devlet işlerini bizzat kendisi yürütmüştür. Veziriâzamlarından düşmanla gizli ilişkisini öğrendiği Dukaginzade'yi idam etmiştir. Tumanbay'a gönderidği mektupta, kendisinin Büyük İskender gibi "şarkın ve garbın hâkimi" olacağını yazmıştır. Saltanatının ilk iki yılını yoğun bir şekilde geçirdikten sonra,gücünü Şah'a karşı toplamak için tıpkı dedesi Fatih gibi Avrupa'daki komşularıyla antlaşmaları yenilemiştir.Özellikle Macaristan'la ile barış görüşmelerine büyük önem vermiştir.Daha sonra ise İsmail'in Anadoluda ki mürit ve halifelerini tek tek tespit ettirip sürgün,hapis ve idam ile cezalandırmıştır. Şah İsmail'in yahut bazı kişilerin tarihi çarpıtmak adına bu kişilerin sayılıarının toplamını 40.000'e vardığını abartmaları sadece bir rivayettir.Keza Al-i Osman'ın tarihini,yaptıklarını vakanüvisler büyük bir ihtimamla kayda geçiriyorlardı.Kısacası Şah İsmail ya da ondan sonra gelenlerin abarttıkları gibi 40.000 kişinin ölümü söz konusu değildir.Bunların toplam asıl sayısı 2000 kişidir, bunlar dan çoğu ya hapis edilmiştir,ya da sürgün,geri kalanı idamla cezalandırılmıştır.
İsmail'e karşı bu seferi, rafızî ve mühlhidlere karşı bir nevi gazâ olarak ilan etmiştir.Buna karşı Şah İsmail, ona gönderdiği mektupta Anadolu halkının çoğunluğunun kendi babalarının müridleri oluklarını ve ailesinin gazâ ile şöhret kazanmış olduğunu söylüyor ve Timur olayında Osmanlıların başına gelenleri hatırlatıyordu.
Sultan Selim 13 Temmuz 1514 yılında İran hududuna erişmiştir. İsmail,çöle çevirttiği dağlık ve fakir Doğu Anadolu'da onun ordusunu içeri doğru çekmek ve sonra imha etmek planını uygulumak istiyordu. Bu seferi başlangıçtan beri istemeyen yeniçeriler, "Düşman yok,bu harap memlekette nice bir seyahat ederiz" diye birkaç defa ayaklanmaya yeltendiler.Selim sert önlemlerle onları sindirebildi. Bir yandan da Şah'ı savaşa zorlamak amacıyla mektuplarda kışkırtıcı sözler ediyordu. Nihayet Doğu'nun ve Batı'nın korkuyla gözlerini diktiği iki ordu Çaldıran'da karşılaştı. Selim, kendi ordusunda İsmail'in taraftarları bulunmasından şüphe ediyordu.Bu yüzden derhal savaşa girişildi.(24 Ağustos 1514.) Savaş kazanıldıktan sonra oğlu Süleyman'a gönderdiği fetihnâmede padişah, Osmanlı sağ kolunun galebe çaldığını,fakat sol kolun başlangıçta bozulduğunu, ancak kapıkulunun ve yeniçerilerin top ve tüfek ateşiyle durumu düzelttiğini bildirmiştir. Selim iki hafta sonra İsmail'in başkent'i Tebriz'e girdi ve adına hutbe okuttu. Şah'ın Horasan'dan Tebriz'e zorla getirdiği tüccar,sanatkar ve büyükleri İstanbul'a gönderdi. Kışı Amasya'da geçirdi ve İsmail'i tam olarak yok edinceye kadar savaşa devam etmek azminde olduğunu ilan etti.Belki İran'ı fethetmeyi ve ülkesine katmayı düşünüyordu.Fakat ordu çektiği meşakketlere bir daha katlanmak istemedi.Çaldıran'dan dönüşte binlerce asker ve hayvan telef olmuştu.
1515 baharında Yavuz, İran yerine Dulkadir beyi Alaüddevle üzerine yürüdü.Bu Türkmen beyi o zaman Mısır sultanı Gavri'ye tabiydi. Selim'in doğu seferi esnasında ona karşı düşmanca tavır alması direk Gavri'nin emiryle Şah'a yardım etmesi Selim için daha o vakitler sıradaki devlet olmayı kesinleştirmişti. Beyliği süratle ele geçirip Devlet-i Aliyye'ye kattı.
Çaldıran Zaferi, Anadolu tarihinde bir dönüm noktasıdır. Selim bu zaferin ardından Doğu Anadolu'yu tamamıyla ülkesine katmıştır. Diyarbakır şehri(Ekim 1515) ve diğer şehirler 1515-1517 arasında fethedildi ve bölgede ki Türkmen ve Kürt aşiretleri uygun koşullarla Osmanlı Devleti2ne bağlandı. Bitlis hakimi Şeref Bey, İstanbul'a bizzat gelip padişahın elini öperek itaatını sundu.(Mart 1516)
Doğu Anadolu yüksek yaylasının ilhakı ilkin stratejik bakımdan önemli bir olaydı.Böylece, doğudan gelecek tehlikelere karşı Anadolu güvence altına alınmış oldu.Öteki taraftan 16.yüzyılda İran,Irak ve Kafkasya'daki fütuhat için bölgedeki Eruzum,Van,Diyarbakır başlıca üsler halinde rahatca kullanılabilecekti.
Bölgenin ilhakı, ekonomik bakımdan daha az önemli değildir. Devlet-i Aliyye böylece Tebriz-Haleb ve Tebriz-Bursa İpek yolu'nun kontrolünü tamamen ele geçirmiş oldu.Bu iki yol üzerindeki zengin ticaret ve sanayi şehirleri, özellikle o zaman Mezopotamya ile İran,Anadolu ve Haleb ticaret yollarının birleştikleri büyük ticaret merkezi Diyarbakır'ın zaptı, Osmanlı hazinesine büyük bir gelir kaynağı oldu.Diyarbakır eylati geliri 1528 yılında 25 milyon akça ile Balkanlar'dan alınan gelirin sekizde birine yükselmekte idi.
Selim Han, İran ve Memluklerle mücadelede yeniçağa özgü ekonomik çarelerde başvurmuştu.İsmail'e karşı sefere çıkarken İran ile ipek ticaretini yasak etmiş, Bursa'da İranlı ipek tacirlerini tutuklatmış, Rumeli'ye sürmüştür.İran'la ipek ticaretini yasaklarken İran ekonomisinin can damarını kesmeyi umuyordu.Zira o zaman İran'ın Batı'ya ihraç ettiği en önemli ticaret malı ipek, bu memleketin altın ve gümüş ihtiyacının ana kaynağıydı.Selim, Memluklere karşı harekete geçerken de Çerkezistan'dan köle ticaretini önlemeye kalkmıştır.
Osmanlılar, Doğu Anadolu yaylarındaki kalabalık Türkmen ve Kürt aşiretlerini iki ayrı ulus halinde örgütlediler. Türkmenler Boz Ulus, Kürtler Kara Ulus adı altında birleştirildi.Kürtler, Sünni Şafii idiler. Fakat Alevi olan Türkmen kabileleri İran Safevilerinin esas kuvvetini oluşturmak üzere o tarafa çekilmeye başladılar ve bölgede zayıfladılar.

Kısacası Çaldıran; bir Kayı-Bayındır iktidar mücadelesidir..

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver