Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: İzmir ile ilgili herşey
Basın ve Kültür Hayatı İzmir'in XIX. yüzyıldan itibaren ticari yapının dönüşmeye başlamasıyla, tüccarlar arasında iletişim kurma konusunda bir ihtiyaç belirir. Gazete yayınlanması konusunda ilk girişimler de bu dönemde görülür. İzmir Osmanlı döneminde basının beşiği olur. İlk gazete 1821 yılında Fransızca olarak yayın hayatına başlayan "Le Spectateur Oriental" adlı gazetedir. Ancak bu gazete, Mora İhtilalini desteklediği için yayın hayatı kısa sürer. Basına ihtiyaç duyulan İzmir'de, kısa bir süre sonra Alexandr Blacque isimli bir girişimci, yine Fransızca olan "le Courier de Smyrne" başlığını taşıyan bir gazeteyi daha yayın hayatına sokar. Bu gazetenin ardından yine Fransızca yayınlanan ve 1841'de başlayan yayın faaliyetini, 1915 yılına kadar aralıksız sürdüren "Empercial" gazetesini görürüz. Bunların ardından "Journal de Smyrne" gibi gazeteleri de sayabiliriz. Osmanlı Devleti'nde ilk Rumca gazete yayınlanması çabalarının da yine İzmir'de gerçekleştirildiğine tanık olmaktayız. İzmir'in kozmopolit nüfus yapısı nedeniyle burada Fransızca ve Rumca'nın yanı sıra İbranice ve Ermenice gazeteler de yayınlanmıştır.
İzmir'de Türkçe gazetenin yayın hayatına girmesi için 1868 yılını beklemek gerekmiştir. 1868'de açılan Vilayet Matbaası, resmi nitelikli ilk Türkçe gazete olan "Aydın"ı yayın hayatına sokmuştur. Kısa bir süre sonra "Devir" ve "İntibah" adlarını taşıyan iki gazete daha yayın hayatına girmişse de, bunlar Türk okuyucu kitlesinin azlığı nedeniyle, kısa ömürlü olmuşlardı. 1876'da I. Meşrutiyet'in ilanının ardından Osmanlıcılık idealini yaymaya çalışan Karidi Efendi isminde bir İzmirli Rum, Türkçe "İzmir" gazetesini yayınlayarak, Türkçe gazete eksikliğini gidermeye çalışmıştır. Ancak düzenli olarak yayınlanan Türkçe gazeteye ulaşmak için, 1886 yılını beklemek gerekecekti. İzmir'in kültürlü gençlerinden Tevfik Nevzat ve Halit Ziya (Uşaklıgil) "Hizmet" gazetesini yayınlamaya başlarlar. Bu gazete fikir ve politika gazetesi olup, ekonomik sorunlara ve edebi konulara da yer vermektedir. Hizmet gazetesinin ardından çok uzun dönem yayın hayatında kalacak olan "Ahenk" gazetesi 1895 yılında yayınlanmaya başlamıştır.
1908'de II. Meşrutiyet'in ilanıyla birlikte tüm Osmanlı ülkesinde olduğu gibi, İzmir'de de basın alanında önemli bir sıçrama yaşanır. Yayında bulunan Ahenk ve Hizmet gazetelerinin yanına yeni gazeteler eklenmiştir. Bu gazetelerin başında II. Meşrutiyet'i hazırlayan İttihat ve Terakki Fırkasının resmi yayın organı niteliğinde olan "İttihat" gazetesi gelmektedir ki, bu gazete daha sonraları uzun yıllar "Anadolu" adıyla yayın faaliyetini sürdürmüştür. Bundan başka yayına giren bir gazete ise, "Köylü" gazetesidir.
İzmir'de matbaacılık ve kitap yayımı konusunda daha XVIII. yüzyıldan itibaren Rum, Ermeni ve Museviler faaliyette bulunarak, yoğun bir biçimde kitap basımını gerçekleştirmişlerdir. Aynı şekilde XIX. yüzyılın başından itibaren Fransızlar ve Amerikalılar İzmir'de matbaalar kurarak misyoner amaçlı çok sayıda kitaplar basmışlardır. İzmir'de Türkçe kitap basımı için ancak 1870'li yılları beklemek gerekmiştir. İzmir'de Rumca, Ermenice, İbranice, Fransızca ve İngilizce basılan kitaplar binlerle ifade edilirken, 1928 yılına, yani harf devriminin yapıldığı tarihe kadar, Türkçe basılan kitap sayısı yalnızca 500 adettir.
XIX. yüzyılda İzmir'de kütüphanecilik çok yetersizdi, yalnızca vakıflara ait ve genellikle camilerin bir köşesinde biriktirilen kitaplardan oluşmaktaydı. Örneğin Hisar, Şadırvan ve Salepçioğlu Camilerinin kütüphaneleri en tanınmış olanlarıydı. Fakat özellikle pozivitizmin etkisiyle birlikte, genel kütüphane oluşturma isteği kısa zamanda İzmir'de de etkisini göstermekte gecikmedi. İzmir'de ilk olarak bir kütüphanenin kurulduğuna tanık olmaktayız. Giritli Ali Efendi isminde bir şahıs 1900'lerin başında Eşrefpaşa'da bir kütüphane açar ve böylece İzmir Milli Kütüphanenin de temelleri atılmış olur. İzmir'de Milli Kütüphane kurulması, İttihat ve Terakki Fırkası'nın çabalarıyla gerçekleşir. 1912 yılında okumuş, kültürlü Türk gençlerinin yetiştirilmesi amacıyla, Milli Kütüphane kurulur ve bu kütüphaneye gelir sağlaması için de bir sinema açılır. İzmir Milli Kütüphane, ulusal kültürün oluşmasında çok önemli hizmetlerde bulunmuştur. Milli İktisat ve İzmir
İzmir'in liman kent olarak XIX. yüzyılda Doğu Akdeniz'de ön plana çıkmasıyla birlikte, Ege Bölgesindeki ticari faaliyetlerde Levantenler ve Ecnebiler söz sahibi olmuşlardı. Küçük ticaret, sanayi, bankacılık ve kıyı ticareti de, hemen-hemen tümüyle Rum ve Ermenilerin kontrolü altına girmişti. Museviler ise daha çok bankerlik ve sarraflıkla uğraşmaya başlamıştı.
Bunlardan başka en ücra köşelerdeki bakkal dükkanları bile Rumlar'ın veya Ermenilerin elindeydi. Bölgedeki Rumlar aynı zamanda, sokak satıcılığından nalbantlığa, değirmencilikten kahveciliğe kadar her türlü işle uğraşıyordu. Buna karşın İzmir ve Ege Bölgesindeki Türk ahali, zenginliği yaratan uluslar arası ticaretin ve iktisadi faaliyetlerin dışında kalmıştı.
Liman kentlerde yaşayan farklı etnik gruplar, birbirleriyle çelişkiler yaşayarak, rekabete girip, bir müddet sonra çatışmaya başlarlar ve bu çatışmalar XX. Yüzyılın başından itibaren, İzmir'in tarihsel sürecini belirleyen temel unsur olmuştur. İktisadi zenginliğin dışında kalmış olan Türk kitle, 1900'lü yılların başından itibaren iktisadi hayatta ön plana çıkmak için mücadele etmeye başlamıştır, ancak bu doğrultuda en önemli girişimlerini II. Meşrutiyet sonrası uygulamaya konan Milli İktisat çerçevesinde gerçekleştirebilmişlerdir. İttihat ve Terakki Fırkası, uygulamaya koyduğu Milli İktisat politikaları ile ulusal burjuvazi yaratmayı hedeflemişti. Milli İktisat'ın uygulanmaya konması ve ulusal burjuvazi yaratılmasında motor görevini İzmir üstlenmiştir. Zamanla oluşan bu ulusal burjuvazi, daha sonraki siyasal gelişmelerde ağırlığını hissettirecektir.
II. Meşrutiyet yıllarında İzmir ve Batı Anadolu'da Müslüman-Türk kitle sermayelerini birleştirerek, kooperatif dayanışması içinde, yerel bankacılık, inşaat şirketleri, tarım satış kooperatifleri gibi bir çok iktisadi kuruluşa hayat vermişlerdir. Bu kuruluşlar ulusal burjuvaziyi beslemeye başlıyor ve bu süreçte farklı gruplar arasındaki iktisadi rekabet, ister istemez milliyetçi içerikli çatışmalara dönüşüyor ve özellikle bölgede Türk ve Rum kitle hemen her konuda birbirleriyle çatışıyorlardı. Artık İzmir ve Ege'nin geleceğini artık bu ulusçu hareketler çiziyor ve farklı insan grupları, farklı çözüm arayışları içerisine giriyorlardı. |