Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| İzmir Saat Kulesi
İzmir Saat Kulesi Sunuş
Burada anlatılan yüz yıllık kentsel bir simgenin doğuş öyküsüdür. Saat Kulesi ve onun içinde bulunduğu kamusal mekan, yüz yıllık yaşam serüveninde; ihtilallere, işgallere, kurtuluşlara, devrimlere, suikastlara, toplumsal dönüşümlere, kentsel değişimlere, yangınlara, şenliklere, Atatürk, İnönü, Bayar, Menderes gibi liderlerin İzmir’e gelişlerine, ilk gençlik aşklarındaki buluşmalara, İzmirliler’in randevularında bir araya gelişlerine vb. bir çok acı tatlı, güzel çirkin olaylara tanık olmuş ve bunları hâlâ belleğinde saklayan, yaşayan bir tarihtir.
Ne var ki, İzmirliler’in ya da İzmir’e gelenlerin her gün birkaç kez önünden gelip geçtikleri, randevulaşıp buluştukları, önünde hatıra fotoğrafları çekildikleri bu tarihsel anıt hakkında bilgileri nedir diye düşündüğümüzde, konuya ilişkin yapılan yayın ve çalışmaların azlığı ve içerisindeki yanlış bilgileri –hatta yanlış tarihteki kutlamaları- görünce, kentte yaşayanların bu konudaki bilgilerinin çok yetersiz olduğunu üzülerek gözlemledik. İnsanların çoğu, içinde yaşadıkları kültürel çevreyi görmez, görse de bunun üzerine düşünmez. Bunun en önemli nedenlerinden birisi, ülkemizde yakın zamanlara değin yerel tarih araştırmalarının ihmal edilmiş olmasıdır. Tarihe, ulus ve dünya olayları dizgesi olarak bakmaya alışmış fertlerin gözünde doğal olarak yaşadıkları mekan yabancılaşmakta, yanıbaşlarındaki tarihi ve kültürel zenginliği algılayamamakta, hatta her gün önünden geçtikleri, içinde yaşadıkları çevrenin de bir tarihi olabileceklerini düşünememekte, yaşadıkları çevrenin kültürüyle, geçmişiyle, bu güne dair ipuçları taşıdığını fark edememektedirler. Modern birey, yaşadığı çevreye, kültürel/tarihsel ortama karşı sorumluluk taşımak ve bu unsurlara ilişkin karşılaştığı problemlerde, sorumluluk bilinciyle etkin ve katılımcı bir tavır almak durumundadır. Ancak bu sorumluluk şuurunun vazgeçilemez koşulu ise, araştırmalar sonucu oluşturulmuş bilgiye dayanan yerel tarih bilincidir.
İzmir Saat Kulesi’nin doğuş öyküsünün yukarıda anlatılan özellikler düşünülerek, bir yerel tarih çalışması, hatta mikro tarih çalışması olarak ve kentte yaşayan insanlara ait oldukları tarihsel çevrenin ve kente ait kültürel bir yapının tanıtılması amacıyla hazırlanmış ve her bir nesnenin veya yapının beş temel özelliği olduğunu kabul ederek kaleme alınmıştır. Bu araştırma yazısında İzmir Saat Kulesi’nin; I- Yapım tarihi ve tarih boyunca kimler tarafından ve nasıl kullanıldığı, II- Yapımında kullanılan malzeme, III- Yapım süreci ve kullanılan teknikler, IV- Binanın biçim, üslup ve estetik tasarımı, V- Kültürel ve toplumsal işlevi ve fiilen oynadığı roller,
konusundaki bilgileri topluca bulabileceksiniz.
Çalışma, yerel tarih bilincinin oluşması ve doğal olarak bireylerin içinde yaşadıkları kenti benimsemesini, sevmesini, kendini o kente ait hissetmesini sağlama yolunda adımların atılmasını sağlayacaksa, amacına ulaşmış olacaktır.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, kent kültürünün geliştirilmesi ve yerel tarih araştırmalarının gerçekleştirilmesi yolunda önemli projelere imza atmakta ve ülkemizde bir ilki gerçekleştirmektedir ki, elinizdeki kitapçık da bu gayretlerin çok küçük bir örneğidir. Kentsel Bir Sembolün Doğuşu - İzmir Saat Kulesi -
Saat, zamanı ölçen, insanların yaşamını düzene koyan, yaşamın her anını belirleyen, vazgeçilemez en önemli araç olarak tanımlanabilir. Saatlerin ortaya çıkışı, zaman kavramıyla doğrudan ilintili olup, bu kavram ünlü sosyal bilimci Emil Durkheime tarafından, insanoğlunun, çevresinde olup bitenleri süresine ve öncelik-sonralık sırasına bakarak aklında yarattığı zihnî bir yapıt olarak tanımlanmıştır. Aslında zaman diye bir şey yoktur ve zaman, insanların ürettiği soyut bir kavramdır, belli bir doğrultuda, geri dönülemez biçimde akıp gitmekte ve insanoğlu da bunu bilmektedir. Zamanın somutlaştırılması anlamına gelen saatler ile aslında akıp giden hareket ve hız ölçülmektedir. Kum saatinden güneş saatine, oradan da mekanik saatlere giden çizgide gözlemlenen o olmuştur. Zamanı ölçen aletler olarak ilk saatlerin, dünyanın kendi ekseni etrafındaki dönme hızından ya da bir başka deyişle, o zamanki insanların bakış açısıyla, güneşin dünya etrafındaki dönme hızından yararlanılarak yapılan “güneş saatleri” olduğunu bilmekteyiz. Bu saatleri daha sonra su ve kum saatleri izlemiştir. Mekanik saatin ortaya çıkışı ise Milattan Sonra XII. yüzyıldadır.
Başlangıçta, portatif ev saatleri şeklinde kullanılan mekanik saatler, zaman içinde, köstekli saat olarak ceplere, saat kuleleri olarak da kentlerin önemli meydanlarına girmiştir. Saat Kulelerinin ilk örneklerine XIII. yüzyıldan itibaren Avrupa’da Kiliselerde ve Saray Kulelerinde rastlanılmaktadır. İtalya’da De Dondi’nin 1348 ile 1362 yılları arasında ve Fransa’da Henri de Vick’in Fransa Kralı V. Charles için 1360’da inşa etmiş olduğu saat kuleleri bunların ilk örnekleridir. XV. yüzyılda yapılan ilk saatler ve saat kuleleri, matbaa baskısı kitaplarla birlikte, Ortaçağ’a son veren makine oldu.
Ortaçağın sona ermesiyle açılan yeni çağda, Avrupa’da saat kuleleri öylesine önem kazanmışlardır ki, ünlü kent tarihçisi Mumford, “Modern çağları belirleyen teknolojinin, sanıldığı gibi buhar makinesi değil, saat olduğunu” söyleyecek kadar ileri gitmiştir.
Saat Kulesi yapma geleneği Avrupa’da XIV. yüzyılda yaygınlaşmışsa da; Osmanlı topraklarına Kanunî döneminden hemen sonra XVI. yüzyılın sonlarında girmiştir. Osmanlı’daki saat kulelerinin ilk izlerine Balkanlar’da, Banyaluka Ferhat Paşa Camii (1577) ve Üsküp Saat Kulesi (1593) ile rastlanmaktadır. Osmanlı gündelik hayatına XVI. yüzyılın sonunda giren saat kulelerinin yapımı, XVIII. ve XIX. yüzyıllarda Batı’dan Doğu’ya doğru giderek artmıştır. |