Cevap: şanliurfa gelenekleri
Nikâh
Nikâhı iki kısımda incelemek mümkündür.
Resmi nikâha yörede “Saray Nikâhı” denir. Belediye Sarayı’nda yapıldığından bu şekilde isimlendirilir. Dini nikâha ise “Hoca Nikâhı” denir. 1. Resmi Nikâh: Türk Medeni Kanunu’na göre nasıl yapılacağı tarif edilmiştir. Uygulama yurdumuzun bütün illerinde aynıdır. 2. Dini Nikâh: Dini nikâh yapılmadan birkaç gün önce bütün akraba ve yakınları çağırmak için haber veya davetiye gönderilir.
Yörenin adetlerine göre nikâhın kız evinde yapılması gerekir. Kız evinde yapılmayan nikâhlar ayıp, başkasının evinde oğlanın nikâhının yapılması ise oğlan evine hakaret sayılır.
Dini nikâh genellikle Pazar günü erken saatlerde yapılır.
Kız evinde, oğlan evinin göndermiş olduğu malzemeler şerbet yapılarak hazırlanır. Nikâh yapılacak günün sabahı hoca gelir ve kendisine ayrılan yere oturur. Kız tarafının tanıdığı bir erkek kızın kendisine vermiş olduğu sözlü akit vekâletnamesine dayanarak söz sahibidir. Oğlan tarafından da bir erkek yine nikâh için damat adına nikâhlanma yetkisine sahiptir.
Hoca, vekillerden hangisinin kızın, hangisinin erkeğin vekili olduğunu sorar. Daha sonra vekiller hocanın dua ve sorularından sonra “Vekâletim hesabiyle aldım hellallığa kabul ettim” diyerek dini esaslara göre nikâhı kıymış olur.
Son zamanlarda Belediye Sarayı’nda her iki nikâhın da yapıldığı görülmektedir. Düğün
Düğünün tarafların tesbit ettiği gün ve yerde yapılmasına karar verilir. Urfa’da evlenme düğünü denince akla iki düğün gelir. 1. Avrat Düğünü,
2. Erkek Düğünü.
Gerçekte bu iki düğünü ayrı ayrı incelememizin sebebi, avrat düğünü; kız evinin hanımları ile oğlan evinin hanımları arasında yapılır. Erkek düğünü ise sadece oğlan tarafının akraba ve tanıdıklarının katılmasıyla yapılır. Kız tarafından bir erkeğin yapılacak düğüne katılması ayıp sayılır. 1. Avrat Düğünü: Düğün gününden bir hafta önce taraflar akraba ve komşulara indekçi aracılığı ile haberler gönderip düğüne davet ederler. Düğün sonbahar veya kışa rastlıyorsa patpat, kavurga, ağzıyumuk, çekçek, bastık, kesme, sucuk, v.s. yiyecekler götürülür.
Gönderilen indekçiler ev ev dolaşarak düğün sahiplerinin yani kız ve oğlan tarafının davetini sözle iletirler. Haberi getiren indekçiye hanımlar bahşiş verirler.
Düğünün yapılacağı evin avlusunun büyük olması gerekir. Amaç misafir çokluğu karşısında düğün sahiplerinin mahcup olmamasıdır.
Düğünün yapıldığı gün, düğün evinde hiçbir erkek bulunmaz, daha doğrusu bulundurulmaz. Sadece evin dış kapısında bir erkek oturtulur. Bu da dışarıdan gelecek bir haberi içeri kimseyi sokmadan yüksek sesle bağırmak veya bir çocukla haberi hanımlara iletmek görevini üstlenir.
Düğünde enstrüman çalanların hiçbirinin gözü görmez. Şayet kör çalgıcı bulunamaz, gözlü müzisyen getirme zorunda kalınırsa, hanımları görmemeleri için araya perde çekilip arkasında oturtulur. Yaşlı bir kadın veya çocuk aracılığı ile müzisyenlere isteklerini iletirler. Günümüzde azda olsa bu kural geçerliliğini yitirmek üzeredir. Düğünlerin çoğu artık salonlarda yapılmaktadır.
Düğünde genellikle “dörtlü mendil”, lorke gibi mahalli oyunlar oynanır.
Düğün esnasında gelin oynatılır, gelin oynarken başına para çevrilir. Çevrilen bu paraları düğünde hizmet eden hanımlar nişanlı veya sözlü kızların başına çevirip “Ağbatı siye ola” der ve yakınında bulunanlar da “Amin” diyerek tasdik ederler.
Düğüne yemek için getirilen yiyecekler, düğüne bir süre dinlenmek için ara verildiğinde yenir. Gelenler birbirlerine yiyeceklerinden ikram ederler. Düğün öğlenden sonra başlar, gecenin geç saatlerine kadar yaklaşık 7-8 saat sürer. 2. Erkek Düğünü: Düğün gününden birkaç gün önceden bütün misafirlere bir erkek işçi tarafından haber gönderilir. Düğün genellikle geniş hayadı (avlusu) olan evlerde yapılır.
Düğünde; iki ayak, abravi, girani, derik, dörtlü degenek gibi mahalli oyunlar oynanır.
Bu oyunlardan dörtlü degenek oyunu oldukça maharet isteyen oyunlar olduğundan düğünün en görkemli bölümünü oluşturur. Erkek düğününün yapıldığı evin çevresinden, damlardan ve duvarlardan yüzleri bürüklü düğünü izleyen hanımlar ise zılgıt çalarak oyuna ve oyunculara heyecan ve hareket vermek için onları coştururlar.
Bu iki oyun sırasında düğünün daha da coşkulu devam etmesini isteyen düğün sahipleri ise başını yukarıya kaldırarak kadınlara hitaben “Zılgıt çalmıyanın gişisi öle” der. Bunun üzerine bütün kadınlar coşkulu bir şekilde zılgıt çalarlar veya misafirleri biraz kahkaya boğmak için “Zılgıt çalmayanın kaynanası öle” dendiğinde “İnşallah” diyerek zılgıt çalmayanlar olduğu gibi, kaynanasıyla birlikte düğüne gelenler ise ister ismez zılgıtla katılırlar.
Bir tarafta düğün ve eğlenceler devam ederken diğer tarafta davetliler için yemekler hazırlanır. Yörenin yemeklerini çok sayıda misafire hazırlamak için usta aşçılar ve hizmetçiler tutulur. Düğünün bir anında damadın yakın akraba ve arkadaşlarından birkaç büyük ve çocuklar daha önceden kız evinde hazırlanmış olan damadın çamaşırları, damatlık elbisesi, terlik ve pijaması, çorap ve ayakkabısını almak üzere çalgıcılarla birlikte çala söyleye kız evine giderler. Asbap getirmek için yola çıkan bu grup mahalle aralarında sokaklardan türkü, mani söyleyerek geçerler. |