İki kadeh şarap koydum masaya ,
Daha fazla yıllanmadan içelim diyorum.
Kadehlerin kenarlarını kırdım
Daha havalı oluyormuş galiba , öyle duydum geçenlerde ,
Bilmiyorum..
...
Ama sen yine de dikkat et ,
Dudakların izlerimi taşırken kırıklara takılıp düşmesin kucağına.
Bir şey fark ettim dün akşam ,
Birlikte geçtiğimiz sokakların kokusunu nasıl da değiştiriyoruz değil mi ?
Nasıl da aşk kokuyor her yer ,
Manavın sebze kokusuna ,
komşu kadınların saatlerce kaynatıp yıkadıkları temiz çamaşırların kokusuna karışık
nasıl da kokuyor ...
Ey aşk ! Sen nelere kadirsin.
Susadığım zaman içtiğim o bir bardak suyun
Kırılma noktasında yakalıyorum bizi bazen.
Su gibi aziz oluyoruz hemen arkasından ,
Su tıka basa bize doyuyor
Biz , birbirimize..
Alnımdan adını silmek için
Bir silginin olmamasının mutluluğu bir tarafa ,
Bir de seni aklımdan kazımaya kimsenin gücü yetmiyor ya
Nasıl seviniyorum bilemezsin.
Aslında çok konuşmayı sevmem bilirsin ,
Dualardır bu aşkın şahitleri , onlar yetiyor anlatmaya ,
Bak mesela , aşkımız kördüğüm ya hani
Bütün bunlara sevinirken de tek bir dua dilimde ;
"Allah'ım , sen bu kördüğümün gözlerinin açılmasına hiçbir zaman izin verme , amin.."
Sevgi ya da selametle değil , benle kal ömrüm..
Özge Çelik
__________________
''Mükemmel olmamak, tek istediğim. Dünkü kendimden daha bir şey olayım yeter;
Daha yorgun, daha verimli, daha anlayışlı, daha umutlu, daha kırgın,
daha çok şarkı bilen, daha bile erken uyanan…
Mükemmel olmanın endişesinde muhteşem şeyleri kaçırmak istemem.''