Cevap: Diyarbakır hanları
Melek Ahmed Paşa Hanı:
Rumkapısı yakınlarında idi. Melek Ahmed Paşa 1591 yılında Diyarbakır'da cami ve medreseden başka, bir de ev inşa ettirmiştir. Bu evi, Dilaver Paşa tarafın*dan daha sonra hana çevrilmiş ve XIX. yüzyıla kadar gelmiştir. 11 Nisan 1842 tarihli Diyarbakır masraf defterinden, bu hanın ma'mûr olduğu ve içerisinde sü*vari askerinin ikamet ettiği anlaşılmakladır. Ne za*man harap olduğu ise bilinememektedir. Kayseriye Hanı:
22 Ekim 1565 tarihli İskender Paşa vakfiyesinde, vakfın gelir kaynakları sayılırken, vakfa ait emlâkin yanında olması sebebiyle adı geçen Kayseriye Hanı'nın, İskender Paşa Camii ile Yeni Hamam yakınla*rında olduğu anlaşılmaktadır. 1577 tarihli bir vak*fiyeden ise söz konusu hanın, 12 hücre, 1 hela, 4 dükkân, 1 mahzenden oluştuğu ve evlâdiyet üzere vakfedildiği görülmekledir, incelediğimiz döneme ait belgelerde ismine rastlanmayan hanın ne zaman harap olduğu bilinmemektedir. İpekoğlu Hanı:
iskender Paşa Camii'nin batısında ve Penbeciler Çarşısında idi. 4 Mart 1676 tarihli vakfiyede, "...îpekoğlu Hanı dimekle ma'rûf Bengi han..."şeklinde ge*çen söz konusu han, 54 oda, 1 dükkân, 1 ahır ve su kuyusunu ihtiva etmekteydi. Yine aynı vakfiyede bu hanın, Hacı Mustafa Çelebi'nin mülkü olduğu ve ev*lâdiyet üzere vakfedildiği görülmektedir.
Ocak ortaları 1799 tarihli bir vakfiyede adına rast*ladığımız han, XIX. yüzyılın ikinci yansında da var*lığım sürdürmüştür. I. Dünya Harbi sırasında harap olduğu sanılmakladır. Han-ı Cedîd: Şubat orlalan 1569 (Evâhir-i Şaban 976) tarihli Behram Paşa vakfiyesinde, Behram Paşa tarafından camiin arka tarafında bir de han inşa ettirilmiş oldu*ğu görülmektedir. Söz konusu hanın fevkani ve 33 odası ve avlusunda bir de havuzu bulunmaktaydı59. XIX. yüzyıla ail belgelerde ismine rastlanmayan ha*nın ne zaman harap olduğu bilinmemektedir.
Yukarıda saydığımız hanlardan başka Osmanlı dö*nemi Diyarbakır şehrinde varlığını tespit ettiğimiz, ancak haklarında fazla bilgi sahibi olmadığımız 10 han daha bulunmaktadır. Yerleri kesin olarak tespit edilemeyen bu hanlar ise şunlardır:
Sipahioğlu Hanı (1842), Fatih Mehmed Paşa Evkafından Halid Ağa Hanı (I842) Şevketlü Han (1723) Gümüşhaneli Defterdar Hanı (1844) muhtemelen Ulu Cami yakınlarında olan Börekçiler Hanı (1799) Yeni kapı yakınlarında Alaca Han (1676), îskerderoğlu Hanı (1842), Palancılar Çarşısı'nda Karakaş Hanı (1800) ), îshakoğlu Hanı (1817) ve İçkale'de olan Zincir Han (1837) .
Diyarbakır şehrinde bulunan hanlar özellikle 1840 tarihinden sonra önemlerini kaybetmeye başlamış*lardır. Yukarıda da belirtildiği üzere, hanların büyük bir holümü bu tarihten sonra askerin ikametine ay*rılmıştır. Mart 1840 tarihli vilayet masraf defterinde, Diyarbakır'da bulunan askerin ikamet eylediği hanların tamirine ayrılan para 53.341 kuruş olup, vilayet masraflarının en büyük kalemini oluşturmaktaydı"". Dolayısıyla bu tarihten sonra hanların ticarî özellik*lerini kaybettikleri söylenebilir. Bu ise şehrin ticari hayatında olumsuz bir rol oynamıştır. Ancak bu du*rumun, Osmanlı devleti genelinde uygulanan yeni askeri politikanın (Redif Eskerî Teşkilâtı) bir sonucu olduğunu ve aynı zamanda ülke genelinde olduğu gibi, Diyarbakır'da da ticarî hayatın eskisine oranla durgunlaştığını göstermesi açısından da önem taşıdı*ğını belirtmek gerekir |