Tekil Mesaj gösterimi
Alt 25 Nisan 2011, 08:51   #1
Çevrimdışı
lolaBunny
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Artemisia’ların hikâyesi…




Artemisia’ların hikâyesi…

Acı çekme hususunda hiç yanılmadı atalarımız. Yüzyıllardır acı çekmenin insan üzerideki etkisi değişmedi. Acının nasıl meydana geldiğini yemek yerken, pencereyi açarken ya da yalnızca boş boş dolanırken nasıl yaşandığı konusunda hiç yanılmadı insanlık. İşte kimilerinin normal hayatına devam ettiği bir günde Artemisia, meydanın kaldırım taşları ve tepesini kavuran güneşin altında papalık mahkemesi duvarında sarkan gözyaşı şeklindeki ipin gölgesinde yürüyordu. On yedi yaşındaydı Artemisia. “Çok kısa sürecek” dedi babası. “Sadece biraz sıkacaklar.” Sibille’yi kastediyordu, yani işkenceyi. Babası gibi ressam olan Artemisia, babasının ressam arkadaşının tecavüzüne uğramıştı. O, suçlunun kendisi olmadığını bilse de bütün bu yaşananlara katlanmak zorundaydı. Kendisine tecavüz etmiş bir adamın söylediklerini şimdi kanıtlamak için kendisine uygulanan işkence altında sorulara tekrar yanıt vermek zorundaydı. Yaşanan vahşetin tanıklarını ikna etmek zorunda kalan saldırıya uğramış bedeni, örselenmiş ruhu ile Artemisia’nın kendisiydi. Çevresine toplanmış, kendilerinde suçlu yerine onu sorgulama, fahişe yerine koyma cüretini gösteren bir grup erkeğin aşağılayan sorularına ellerinden kan damlarken cevap vermek zorundaydı. Peş peşe gelen sorulardan, ellerine uygulanan işkenceden başka bir şey yoktu şimdi dünyada. İşkence bittiğinde ellerinden damlayan kanla yürümeye çalışırken “fahişe” sesleri kulaklarında, başka bir dünyaya yol alır gibi devam etti yoluna.

Engizisyon mahkemesi bununla bitmez. Bir dahaki oturumda babası mahkemenin daha çok uzamaması için kızına bakirelik testi yapılmasını kabul eder. Mahkeme salonunun ortasına bir perde gerilir. Bir ebe ve noter çağrılır. Ebe muayene eder, bakire olmadığına karar verir, noter de kontrolden geçirip onaylar. Artemisia, mahkeme heyeti görmese bile bir perdenin arkasında öylece yatarken kendini aşağılanmış hissettiği, bir daha unutamayacağı bir sahne yaşamaktadır. Ne ellerindeki yaralar ne tecavüze uğramış bedeni ne de yalnız kalmış ruhu, hiçbiri bu kadar ağır gelmemiştir ona.

Artemisia’nın resim yapmaya olan tutkusu işkenceden dolayı parmaklarından kan damlarken bile eksilmez. Mahkemeden önce yapmaya başladığı Judith eksizlerini incelemek dışında bir şey yapamaz durumdadır. Judith, Yahudileri kurtaran kadın kahramandır. Babası onun resmini yaptığı sıralarda hikâyesini de anlatmıştır. Gizlice düşman kampına sızmış ve Suriyeli zorba Holofernes’i, baştan çıkarmaya çalışmış gibi görünerek sarhoş etmiştir. Onu oyalayarak sevişmelerini geciktirmiş ve uykuya dalana kadar ona şarap içirmiştir. Daha sonra kafasını kesmiş ve ertesi gün askerlerine göstererek sonunda da ordunun tamamını firar ettirmiştir. İşte Artemisia’nın resmini yapmak istediği Judith böyle bir kadındır.

Mahkeme günleri geride kalmıştır ama Artemisia’nın çilesi aslında daha yeni başlamıştır. Bundan sonra ona herkes “kirlenmiş” ya da “fahişe” olarak bakacaktır. Dolayısıyla da hayatı boyunca bir yalnızlık beklemektedir onu. Fakat umulmadık bir şey olur. Floransa’dan bir ressam onunla evlenmek ister. Artemisia Genteleschi, adını temizlemek için babasının isteği üzerine bu ressamla evlenir.

Artemisia’ya göre iyi bir ressam olmanın öncelikli koşulu her yerde her zaman iyi bir gözlemci olmaktır. Sokak sokak dolaşıp çizmek için kadın aramaya koyulur. Sokakta bulduğu bir kadın ile ilgili olarak şunları söyler: “Edebini yitirmekten duyduğu şiddetli utançla pişmanlıklarını mırıldanıyordu. Zulmetmeyen kimse böyle amansız bir acıyı hak etmezdi. Orada onunla, onun için, geçmiş ve gelecek acılarım için, Havva için ağladım. Kalemimi bıraktım. Bu acıyı canlı canlı çizmek yanlış olurdu. Beytan yada bir sanatçı olsaydı İsa’nın ayaklarını yıkayan Mecdelli Meryem’in ağlayışlarına teşhiri ya da karakalemi bulaştırması yanlış olurdu. Bazı şeyler, üzerinden zaman geçip olgunlaşıncaya kadar sanat için çok çiy kalıyordu.” Böyle tarif ettiği kadını başka türlü resmetmişti. Ona Floransalıların sevdiği mükemmel bir elbise giydirdi. Dağınık saçları gem vurulmuş cinsel arzularının göstergesi oldu onun için. Donatello’nun Mecdelli’sine elbisesinin altından görünen çıplak bir ayak, güzel bir ayak değil, çalışan bir kadın ayağı yaparak, ona acı bir terkedilmişlik havası vermeyi de unutmadı.

Resim alanında büyük engellere rağmen adından söz ettirmeyi başaran Artemisia kocasıyla ilişkisinde bunu başaramamıştı. Kızı doğduktan sonra kocasından ikisinin resmini yapmasını istemişti. Yapılan resme baktığında büyük bir kırgınlık ve kızgınlıkla kendisini niçin bu kadar çirkin çizdiğini sordu kocasına. Uğradığı haksızlıkların en büyüğünü o gün yaşayacağını bilmeden. “Sen kirli birisin. Seni Meryem gibi çizemem ya”

Geçmişten beri kadınlar ne yaşanırsa yaşansın, mahkemelerde karar ne olursa olsun suçlu olmaya mahkum bırakılıyorlar. Kendisine tecavüz edilirken bağırmadığı için suçludur kadın, olayı başkalarına anlatamadığı için suçludur, kadın olduğu için suçludur.

Alıntı.


 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver