Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
O hep uykusuz gözlerin,kıpkırmızı gözaltların,alnındaki incecik çizgi,dudağının kenarındaki o küçük kıvrım,
dudaklarını hep yayvan bir kalp gibi yapışın,
uzun uzun parmakların, güzel ellerin,
mis gibi kokan boynun,dirseklerindeki ateş,
bir şeyler anlatırkenki telaşın...
Kızdığında/kırıldığında içine atışların,
Birayı hep sağ elle tutuşun,içişin.
Ne zaman cin içsen yüzünü hafif buruşturuşun...
Sabahları uyandığında hep ' ne oluyor, neden uyandım ki' sızlanışların...
Çok saçma,absürd şeyleri büyük bir komedi olarak algılayışın,o muzurluğun.
Hayata hep bir umut besleyişlerin, ,insanlardan bir parça nefret edişin...
Ve hayatta herkesin ' tek başına ' olduğunu kabullenişin...
O gün elimi bırakışın...
Gidişin...
Bir insanın, bir insanı yavaş yavaş fethedip, aniden düşmana teslim edişi gibiydi...
Beraber büyüdük, yalnız yaşlanıyoruz... Hepsi bu.
Mârâ.