Meleğin Dansı ~
Sana bugün bir tabla aldım yüzümde izmarit izleri… sana bugün bir tabla aldım yarım içtiğimiz sigaralar için.. teypte meleğin dansı, belini kavramış bileğim ve boynumda soğuk öpüşlerin aynı melodinin yüz yetmiş üçüncü tekrarında aynı hayal aynı yüz küflü kolye(n) nem ve yaprak.. aynı ölümün tekrarında farklı bir intihar için sana bugün yeni bir hayat aldım.. mutlu olabilirsin kırmızı mum var ! ve önümde bir yaprak yerine sırtımda terlemiş atlet.. peşin sıra ıslak adımlarla banyodan odana uzanan o ince koridorda yumuşak dudakların için koşan bir adam… devam et şarap şişeleriyle sevişmeye yelkovanın akrebini kefenlemeye ve narkoz yemiş muhabbet kuşunu susturmaya.. teypte meleğin dansı nasıl olsa! derinliğinde kaybolmuş hayal, gül yüzlü hayal, su berrağı hayal, hatırla bir hayal vardı bizim olan. pencereye yansıyan siluet ve siluete tutunmuş göğüslerinde başucu şarkıları.. mutlu olabilirsin leke var mavi var kaçış var! ve ölümün girdabında sancı, biriktirdiğimiz.. sana bugün oyuncu bir bakış aldım sahnede alkış, perdede kan.. sana bugün oyuncu bir bakış aldım yazdığımız senaryolar için.. “adem” yazıp “havva”da yarım kalan bir çok buruşuk kağıt gibi satır aralarına sığdırdığımız aşk kadar hüzünbaz ve bir işçinin yüzündeki alçı tozu gibi beyaz ve yorgun ve ağır ve aksak ve hiç onure edilmemiş diyalektiklerimiz kadar paramparça.. kalktığın şah aştığın engel bendim. mayıstım hazirandım temmuzun ortasıydım yarım bıraktığın senaryolarda yarım bastığın izmarittim ben tablanda can çekişen duman kadar hissiz.. sana bugün oyuncu bir bakış aldım. ağustosu terk edip eylüle koşarken alkışlanacağın kuru kalabalığın olmak için.. omzuma dayadığın başına yumuşak bir göğüs ve evcilik için doktor kalbine kaçırdığım bir çuval cesaret olmak için anlıyor musun? bu kahrolası avuçlarında dinlediğin melodi bendim ben! teypte meleğin dansı, kırmızı mum, oyuncu bir bakış, sahnede alkış, perdede kan, tablada izmarit.. birkaç boktan söz diziminde Tanrı ve göğsüne iliştirilmiş buruşuk son : “yumuşak dudaklarında felçli bir aşkın saçlarını ateşe verdiler. senin göğüs uçların bunu anlamaya yetmeyecek..” Kaan Özer / 2006.
---------- Çöpü boylayan mektuplarımı yapıştırıyorsun eklem yerlerinden Kemikleri kırık kâğıtlarda okunmaz halde kelimelerim Harflerim bir bir düşüyor ellerinden Sakın hafife alma çünkü yenilir yutulur değildir benim kalemim! Hüzünlerimin ağzı var dili yok
Floresan buğusunu rakı sanıyor hala sarhoşluğum
Kolonya ikram ediyorum yangınlarıma
Perşembe günleri düzenli olarak kundaklanıyor çocukluğum
Can atıyorum uçurumlara
Uçurtmalarımı binlerce şiirdir anmıyorum
Annemin en sevdiği şarkıymış düşük yaptığı çığlıklar
Babamın göğsünde taşıdığı tek kurşunmuşum
Titremiş belli ki tetiğin ayazında çıplak parmaklar
O yüzden doğduğumdan beri kekeliyorum
Zulalarken dumanı üstünde düşlerimi yastığımın altına
Nevrolojik bulgular saptıyor rüyalarımda doktorlar
Uyanıkken gördüğüm hayal(et)inin geceliğinde sabahlıyorum
Bu deliler neden inanmıyorlar sence bana?
Ruhumu beyazlatmıyor işte dağ esintili deterjanlar
Mandallar yanaşmıyor ipuçlarıma
Vücudumu cinayetimin avlusuna asıyorum
Öyle çok ölü bulundum
Ve öyle çok tebeşirle çizildi ki cesedimin etrafı
Artık mezara bile koyulmuyorum
Cenazelerimde hep önlerde saf tuttu Tanrı
Beni mi soruyorsun? Ben yanaklarımdaki kör kuyuya
Toprağın gözyaşlarını gömüyordum Sen mi? Ne mi yapıyordun?
Mezarımın kenarına esirgediğin dualarını iliştiriyordun
Evet meşguldün seni hiç suçlamıyorum
Her öpüştüğün adam yalan aşılıyordu dudaklarına
Midem kaldırmıyor ama anlıyorum!
| Alıntı: | -Buraya kadar! -Buraya kadar mı? Peki buraya nasıl geldik? |
Panjurun boşluklarından sızan güneş teninde kifayetsiz
Gün ışığına çıkıyor bak klostrofobik sevişmelerimiz
Suyuma gidiyorsun patlıyor termometreler
Oda sıcaklığını koruyamıyor cıvası akan etlerimiz Sonraki kışa üşüyoruz yazın ortasında
Yan yanayız birbirine deyiyor hatta gözlerimiz
Ardımızda imkânsızlıklar bırakmışız hatta
Hatta aramızda aşılamayacak yakınlıkta(!) mesafeler
Sen ufukta ayrılık görüyorsun ve Aşk o an itibariyle alabora
Gemini kurtarmak için muhtaçsın oysa küçümsediğin filikalara Toplarken kesik/keskin nefeslerini yatağımdan
"Git desem de sen kalır mısın?" diyorum
Vazodaki güllerin tüyleri diken diken oluyor
Cevabını uzaklaşan adımlarında arıyorum!
| Alıntı: | Avcumun içindeki nasırsın şimdi sen, kime dokunsam acırsın! | Özgür Gümüşsoy.
__________________ Ey iki adımlık yerküre; senin tüm arka bahçelerini gördüm ben. |