Alnımdaki Sırat
Siz hiç yaşamınızı,
tırnaklarınızı kemirerek,
kan kusarak,
aşık olarak,
yalnız kalarak izlediniz mi bir açık hava sinemasında
bulutların üzerinde?
Kozasında kelebeğe dönüşecek bir tırtıl gibi,
kefenin içinde hayalet olup karışmayı sonsuzluğa
beklediniz mi peki?
Peki ya siz hiç ölümünüzü seyre daldınız mı?
Makinist kader senaryosunu kanlı divit ucuyla kazımıştır alnınıza.
Ve siz “motor” sesini duyarsınız bir bebek sesiyle,
bir bebek ağlar,
iş bu ya ağlayan yine sizsinizdir,
bir ön uyarıdır aslında bu.
Yani bir bebek ağlar,bir film başlar.
Doğuştan acılar biçilir bedeninize,
bol gelir ruhunuza hepsi.
Fakat siz bütün acıları büyüyünce giyeceksinizdir
er ya da geç.
Er ya da geç aşık olacaksınızdır,
sevip sevişeceksiniz belki de,
en nihayetinde terk edileceksiniz,
o zaman acılarınızın ruhunuza çok yakıştığını göreceksiniz
cennetin boy aynasında!
Siz hiç gidenin ardından sürüklendiniz mi ister istemez?
Kancaladınız mı bedeninizi bir kadının ya da erkeğin,
gözlerine?
Yani siz Dünya’da sıratı görüp geçmeye çalışırken üzerinden,
“Gitme” demeye çalışırken ayağınız kayıp,
düşüp,
ortadan ikiye bölündünüz mü?
İkiye bölünmek;
Sağ yanınız gurura
ve sol yanınız aşka…
Ben bölünüşümü hatırlıyorum,
yıldızlar fırlıyordu göğün göğsünden.
O an dedim ki
"Gece kilo almış olmalı!".
Sonra bir ses duydum:
"Essâlatü Hayrun Minen Nevm"...
Bense sırf gitmesin diye ardından secdeye gidiyordum,
Ruhum da sessizce ölüme göz yumuyordu.
Pratikte ölüydüm fakat teorikte
ağlıyordum!
Şimdi tüm h’a’ş’klarımı helal ediyorum!
Fakat vasiyetimdir;eli şiir tutan kim varsa toplanın,
bir olup gömün beni!
Oğuz Bal