Bir hastane koridorundayım,
Hayatın bittiği, ölüme açılan kapının en başında.
Ölümün soğuk nefesi sinmiş buralara,
Kan kokusu sinmiş; silik nefesi...
Üşüyorum.
Ellerim üşüyor, içim üşüyor, kalbim üşüyor
Gül yaprağına düşen bir kar tanesi gibi.
Çocuklarım düşüyor aklıma,
Kuzey Kutbu gibi üşüyorum.
Az sonra bir haber alacağım,
Bir bara gidip kendime bir bira ısmarlayacağım,
Olasılıklara tutunup küfürler savuracağım,
Yaşayacağım belki de, yaşamaya inat edercesine.
Ölümün koynundan bir sıcak dokunuş koparttım,
Suratına astım bu dokunuşu, boynuna astım,
Doktorları öldürdüm az evvel
Yakışıklı ve paslı bir giyotin gibi.
Kalbimde çareler tasarlıyorum, avuntular ithal ediyorum yüreğime
Gözlerin üzülmesin, gözlerin ağlamasın diye.
Acılarımla öleceğim belki de, sana hasret bir şekilde
Yitip giderken yorgun bir ülke gibi,
Gezegenin herhangi bir paralelinde,
Üzülme;
Kaç yüzyıl bahsedecek bizden lisanlar,
Benden kaç yüzyıl bahsedecek,
Senden kaç yüzyıl bahsedecek kahrolası insanlar
Kaç yüzyıl üzecek, kaç litre ağlayacaksın gecelerde
Kaç kere kanayacağım bir başıma mezarımda cesedimle.
"Sana, kimselere göstermediğim bir şiir yazmıştım,
Onu da Din adamları araştırıp bulsun."
Bir hastane koridorundayım;
Üşüyorum,
Ölüyorum...