Eğer birini haddinden çok seviyorsan, sen ne yaparsan yap; sana olan ilgisi hiçbir zaman ‘çok’ olmayacaktır o kişinin
Bu sıralar peşimde dolanan biri var, ya böyle tipi güzel, işi güzel, kendisi güzel ama nasıl desem vantuz gibi yapışıyor adam. Bir nefes aldırmıyor yemin ederim, sürekli darlıyor beni. Sabah uyanır uyanmaz “Günaydın” mesajını görüyorum. Öğlen “Yemek yedin mi bakalım aç kalma bak” yazıyor. Akşama kadar da saat başı bir mesaj, iki saatte bir de arama. Ya hayır sanki bana “Yemek ye” demese aç kalacağım. Ben aç kalır mıyım yahu! Hiç yemek yemesem; bedenimde depoladığım proteinim, şekerim, yağım bana üç sene yeter de artar, bir de üzerine üç köy doyururum onlarla.
Ay nasıl daraltıyor beni
Telefondan, teknolojiden o lanet olası üç dakikası bilmem kaç kuruşluk kampanyalardan, hatta dünyaya geliş amacımdan soğuttu beni yemin ederim. İşten bir çıkıyorum kapının önünde pişmiş kelle gibi sırıtıyor, o sırıttıkça suratına iki tane patlatasım geliyor. Hayır, bir de kısmetime mani oluyor, gece bir yerlere çıkıyoruz, bir bakıyorum bu sol kolumda bir koala. “Adam düş yakamdan ,ilik çocuk avındayım” diyorum. Şaka yapıyorum zannediyor; “Ahh senin şu şakaların, en çok esprilerini seviyorum, komik kadın bla bla...” diye bir başlıyor. Yoktan anlamıyor, kovsam anlamıyor, başkasına aşığım desem anlamıyor. Adam yatak odamı görene kadar da bir kelimemden anlayacağını sanmıyorum zaten. İlle götürecek, inat etti klozet kapağı suratlı herif. Valla en son, “Al memelerimi, sen de kurtul ben de” diyeceğim o olacak...
Allahım ben neymişim
Ama bir şeyi fark ettim sayesinde. Geçen gün telefonla konuşuyoruz, “Ne olur mont giy bak seni tanıyorum incecik hırka alırsın üzerine şimdi. Lütfen hatırım için mont giy” dedi. Senin hatırına da montuna da diye giriyordum ki konuya. Aaa dedim, ben bu konuşmayı bir yerden hatırlıyorum. Eski sevgilimle telefonda konuşurken aynen şu cümleyi kurmuştum; “Yaa canımın içi lütfen kalın giyin, biliyorum sen o gömlekle çıkarsın dışarı yapma bunu lütfen” demiştim. Sonra biraz daha uzaklaştım kendime bir daha baktım, ohaa bu çocuk benim aşık olduğum adamlara davrandığım gibi davranıyor bana. Yani ben, “Bak seni düşünüyorum” mesajı vermeye çalışırken; adam illallah etmiş benden. Bak ya, sürekli mesajlar atardım; “Bebeyimmm ne yapıyormuş bakalım?” diye. Iyyy ne itici karıymışım meğer. Sonra her gece “Tatlı rüyalar aşkım” mesajları. Arkadaşlarıyla her dışarı çıkışında “Götür beni gittiğin yere” triplerim. Durup durup “Yemek yedin mi?” diye darlamalar. Canım her sıkıldığında arayıp “Neden benimle ilgilenmiyorsun?” serzenişlerim. Benden uzaklaştığını anladığım an, “Hayatım çok zor, ne olur yanımda ol. Bugün bayılmışım, hastayım. Dedem kanserden vefat etti biliyor musun?” sitemlerim... Allahım, ben ne biçim bir sevgiliymişim meğersem. Hastalıklı gibi karşımdakine bağlılık, onu düşündüğümü zannederek bencilce onun sadece benim malım olmasını istemek.
Tövbeler olsun, bu adam da karşıma sanırım bunu fark etmem için çıktı... Yaa çok iyi hatırlıyorum ağzımı Sevda Demirel’den tokat yemiş gibi büzüm büzüm büzüştürerek, Pelin Batu sakinliği ve anlaşılmazlığıyla “Bizim bir şarkımız olsun, aşkımız için bu gerekli sen seç şarkımızı” demiştim. Adam da “Bütün şarkılar bizim” deyince, iki gün boyunca kıyametleri koparmıştım. “Sen beni sevmiyorsun, eski sevgilin istese Arif Susam olursun. Allah kahretsin seni sevdiğim güne. Ben sana ne yaptım haa, ne yaptım bana bu işkenceyi çektiriyorsun?” falan demiştim. Ben diyorum bu çocuk neden evlilik arifesinde beni terk edip yurt dışına kaçtı. Arayıp “Bebişkomm yanına geliyorum” deyip korkutsam mı acaba?
~Pucca~