Ya Rabbi Ben Pişmanım!
gönlümüzde dilimizde terennüm eden ve dost gönüllerine sunulmayı bekleyen niyaz ile…
Ya Rabbi Ben Pişmanım…
Huzur… Bir daha hiçbir zaman ve mekânda bulunamayacak olan…
Hâl… Gözler kapalı, baş eğik, sırtta onlarca yükün ağırlığı…
Vak’a… Önce bir Güzel’in ağzının açılışı… Dökülen inci taneleri…
“Ya Rabbi!”
Bu gönülden nidaya “Lebbeyk!” denmez mi? Sonra o sırtında onlarca yük taşıyanın mahzun sesi…
Öyle bir nida ki…
“Ben…”
Bu
“Ben…”
deyiş cümle zelilliği ifade edişten gayrısı değil… Büyüklenen bir küçüğün küçüklüğünün an be an farkına varışla Yüce Huzur’a varışı ve içten içe büyüyen serpilen bir aşığın
“Sen geldin”
dercesine bir
“Ben!”
deyişi…
Ve
“Pişmanım!”
Cümle mahlûkat kulak kesilir bu söze… Susar ve başlar dinlemeye…
Tek yankılanan iki kişinin cılız sesidir ve çıt yoktur koskoca âlemde…
“Bütün yapmış olduğum günahlardan…”
Bu söz bütün âlemi şahit tutuştur pişmanlığa aslında…
“Bir”
Olan’ın huzurunda…
Derin bir
“ahhh”
izi vardır ahvalde ve
“Ahh! Âşıkların esmasıdır”
hakikatte…
“Keşke yapmasaydım”
sözleri dökülür ağızdan…
Yeryüzünde
“keşke”
sözü, tek buraya yakışır ve yalnız bu söze aittir
“keşke…”
Nasıl ki
“ben”
sözü bir başka yerde zarardan gayrısı değildir
“Keşke”
sözü için de aynı hâl geçerlidir
Ve ağızdan dökülen
“İnşAllah”
sözü bir başka yakışır âşığın diline…
“Bir daha ben yapmayacağım!”
ve yine
“ben…”
“Ben pişmanım…”
derken bütün günah yüklerini sırtından atan âşık
“İnşAllah bir daha ben yapmayacağım”
derken ayrı bir yük yüklenmiştir sırtına…
Aşk’a, Meşk’e, Âşık’a, Maşuk’a, Vefa’ya…
Söz vermiştir o artık
Dönülemeyesice, ölse de vaz geçilemeyesice bir söz…
Ve…
“Ben Kabul Ettim!”
Devamı bambaşka bir âleme dahil olmaktır… Apaçık bir davetten gayrısı değildir devamı dostlar…
Gözlerimizi kapayalım, Âşık olup Maşuk önünde diz kıralım, boyun burup oturalım Ve söyleyelim…
Haydi… Bir defa daha…
“Ya Rabbi! Ben pişmanım, bütün yapmış olduğum günahlardan
Keşke yapmasaydım İnşAllah bir daha ben yapmayacağım
''Ben Kabul Ettim…!”
''Ben Kabul Ettim…!”
''Ben Kabul Ettim…!”