Tıpkı bugünkü gibi, orta çağda bir insanın giydiği kıyafet, onun sosyal statüsünü simgelerdi.
Köylülerin kıyafetleri kaba, evde yapılmış kıyafetlerdi ve genellikle kaşındırıcı ve rahatsız olurlardı. Ve, bu sınıftakilerin çok azının birden fazla kıyafeti olduğu için ve banyo da yaygın bir şey olmadığı için, kıyafetleri genellikle kirli, pis kokulu ve böcekli olurdu.
Diğer yandan tüccarların ve toprak sahiplerinin kıyafetleri, pahalı ve bulması zor olan düzgün ve lüks kumaşlardan yapılırdı önemli bir uzaklıktan getirilmesi gereken Mısır kumaşı gibi. Aslında, çok sıklıkla bu insanlar servetlerini sırtlarında taşırlardı diyebiliriz, o kıyafetlerin getireceği gelirin ederi yüksek olurdu çünkü. (Ve, ekonomik zorluk dönemlerinde bu kıyafetler başkalarına da satılabilirdi.)
Erkekler ve kadınlar orta çağ dönemi boyunca belli tarzda kıyafetler giydiler. Erkekler çoraplarının üstüne akan tunikler giyerdi ve bir kemerle bağlarlardı. Bu tarz kıyafet, bazen bir tüyle süslenen bir şapkayla tamamlanırdı.
Kadınların orta çağ kıyafetiyse iç kıyafetleri kapatan ve bacakları da saklayan uzun bir tuniği andıran fistanı kapsardı. Bu dönem boyunca, genelde saçlarını sırtlarında bırakılan gevşek, uzun örgüler halinde tutarlardı veya ağ şeklinde tokalarla tepede toplarlardı. Çok sonraları kadınlar saçlarını başlarının üstünde dolamaya başladılar (saç iğnesinin icadıyla).
Orta çağ kıyafetlerinin bu parçaları bütün sınıflar için benzer olsa da, kıyafeti çağının yüksek sınıfından yapan, kumaşın rengi ve zenginliği, bunun yanında süsleriydi (altın veya gümüş liflerle yapılan nakışlar, inciler ve diğer küçük mücevherler). Ve kıyafetler sonradan çok daha fazla önem kazanacak olsa da, o zamanlar da büyük ihtimalle inanılmaz olgundu.