Tekil Mesaj gösterimi
Alt 23 Ağustos 2010, 20:59   #281
Çevrimdışı
Lucifer
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kitap Tanıtımları..





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.



Darbe Yargısının Sonu
Osman Can
Timaş Yayınları
Ağustos 2010, 192 Sayfa, 10 TL



Türkiye kurulduğu tarihten itibaren siyasal sisteminin kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı olduğu tartışıla gelmiştir. Yargının bağımsızlığı meselesi de bu bağlamda sürekli tartışılmıştır. Osman Can kitabında yargının bağımlılığının ideolojik kökenlerini tarihsel bir perspektifle ele alırken aslında Türkiye'de yürütmenin yani halkın seçtiği hükümetlerin Yargı vesayetinin gölgesinde işlediğini savunuyor. Cumhuriyetin kuruluşunda gerçekleşen yasal reformlardan bugünkü sıcak gelişmelere siyaset ve hukuk arasındaki gelişmelere somut örneklerle ışık tutuyor.





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.





Bülent Eecevit
Umut Yılı 1977
İş Bankası Yayınları
Ağustos 2010, 456 Sayfa, 12 TL

“Halkımız için acılarla dolu, özgürlük uğruna, demokrasi uğruna verilmiş kurbanlarla dolu bir yıl sona ererken bir umut yılı başlıyor şimdi ülkemizde. Karanlık bir yıl tükenirken giderek aydınlığa dönüşecek bir yıl başlıyor Türkiye'mizde. Işık yılına, umut yılına giriyoruz 1977 ile... Seçim yılıdır çünkü bu yıl... Silahlara karşı oy yılıdır, zorbalara karşı halk yılıdır, haksızlığa karşı hak yılıdır bu yıl... Günleri güvenle saymaya başlayınız yurttaşlarım: Dokuz ay sonra bir mutlu Türkiye doğabilir. Sizin elinizdedir bu yeniden doğuş, sizin oylarınızdadır kurtuluş... Özgürlük uğruna, demokrasi uğruna, insanca yaşamak uğruna bunca acıya katlanan, bunca kurban veren, çile çeken halkımız, hiç kuşkusuz demokrasinin gereği olan bu ödevlerini de eksiksiz yapacaktır. Türk Ulusuna kutlu olsun 1977 yılı, ışık yılı, umut yılı, kurtuluş yılı... Kıbrıslı Türklere huzur getirsin, tüm insanlığa barış getirsin, halkımıza mutluluk getirsin 1977 yılı...”
Siyasi tarihimize Milliyetçi Cephe olarak giren Süleyman Demirel başkanlığındaki AP-MSP-MHP koalisyon hükümeti döneminde, cepheleşme giderek artıyordu. Seçimi kurtarıcı olarak gördüğü için 1977 yılını bu sözlerle selamlayan Bülent Ecevit'in öngörüsü, olaylı 1 Mayıs'ın ardından 5 Haziran'da yapılan seçimlerde gerçekleşti ve CHP, Türkiye'de sol bir partinin aldığı en yüksek oy oranı olan yüzde 41.4'e ulaştı. Ancak seçimi kazanan Ecevit, seçim sistemi nedeniyle güvenoyu alacak kadar sandalye kazanamayınca, iktidara 2. MC hükümeti geldi.

Ecevit'in bahsettiği yeniden doğuş, ancak 1978 Ocak ayında 11 AP milletvekilinin partisinden ayrılıp bakanlık karşılığında CHP'ye katılmasıyla gerçekleşecekti. Fakat “Güneş Motel Olayı” olarak adlandırılan bu yöntem de Türkiye'nin siyasi bunalımına çare olamayacak ve ülke, giderek hızlanan bir şiddet döngüsü içinde 12 Eylül'e doğru ilerleyecekti.







Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.





Kirpiklerimin Gölgesi
Şebnem İşigüzel
İletişim Yayınları
Ağustos 2010, 160 Sayfa, 14.5 TL

Şebnem İşigüzel, Kirpiklerimin Gölgesi’nde, henüz on bir yaşında bir kız çocuğunun yaşadığı akıl almaz olayları anlatıyor. Herkesin bildiği, ama kimsenin görmek istemediği bir trajedinin üzerindeki perdeyi kaldırıyor ve bir dil ustalığıyla, kolay kolay cesaret edilemeyecek bir yüreklilikle hepimizin tanıdığı bu kız çocuğuna ses veriyor. Hayatta bazen kirpiklerinizin gölgesinden başka sığınacak yeriniz kalmaz. Herkes kötülük yapar size. Bu böyle olmasına rağmen, orman, ağaçlar, sular, kuşlar, gökyüzü ne kadar güzeldi. “Sence hayatın en güzel yanı neresi?” diye sorarsanız bana, “Hepsi,” derdim size. Mutlu olmaya dair bir umudum var benim. Avlanan ceylanlar son ana kadar yaralı gövdeleriyle doğrulup koşup kaçmak, avcının elinden kurtulmak isterler. Yaparlar da bunu. Yaraları ne kadar ölümcül ve derin olursa olsun. Vurulup düştükleri yerden kalkıp kaçarlar. Öleceklerini anladıkları zaman gözyaşı döken bu hayvanların ölüme direnişine şaşarsınız. Yaşadığım şu hayatta, kirpiklerimin gölgesi kadar bir yerde bile hayat kalmadı bana. Bunları düşündüm ve sonra geri dönüp o fena şeyi yaptım. Annemi öldürdüm.







Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.





Miras
Nurten Ertul
Gözlük Yayınları
Ağustos 2010, 488 Sayfa

Gazeteci Nurten Ertul, ülkemizde belgesel tarzda romanlarını hazırlayan yazarlarımızdan. “Miras” yazarın belgesel tarih tekniğiyle kaleme aldığı üçüncü eseri. Yazar, Kimlik ile Beyaz Zambak’ın ardından Miras’ta yakın tarihimizde İstanbul’da yaşayan azınlıkların az bilinen hayatlarını göz önüne seriyor.
Miras’ta olayları yazar, şu sıraya göre ele almış: Cumhuriyetin ilânından sonra İstanbul’da birbirlerine karşı kapalı bir hayat süren, Türkler, Rumlar, Museviler, Ermeniler ile Levantenlerin günlük yaşamlarının ekseninde gerçekleşiyor her şey. Aynı kentte yaşayan ve görünmeyen duvarlarla birbirlerinden ayrılan bu kesimlerin özlemlerini, aşklarını, çaresizliklerini, yokluklarını, ihtiraslarını ve öfkelerini Miras’ta gözler önüne sermiş.
Miras’ta nefes kesici olayların ekseninde yaşanan gelişmeler belli başlı şu konular üzerinde toplanıyor:
“Dünyanın eski merkezinde, yüzyıllardır dingin bir şekilde akan Boğaz’da, Cenevizliler’den kalan Galata Kulesi’nde, sardunya çiçeklerinin arasındaki Adalar ve diğer bölgelerde yaşayan Türk, Rum, Musevi, Ermeni ile Levantenlerin hayatları, dünyanın yeni merkezlerinde alınan kararlarla, bir kez daha alt üst olacaktı.
İstanbul’un renklerinin, 1.Dünya Savaşı’nın ardından kurulan yeni dünya düzeninde ne ilk ne de son ya-şadıkları savrulmalar olacaktı bunlar. 2.Dünya Savaşı yıllarında Beşinci Kol’un faaliyetleri İstanbul’un bütün renklerine korku salacak, Varlık Vergisi ile pek çok insanın kaderi deği-şecek, 6/7 Eylül 1955 yılının İstanbul’unda olanlar, utanç günlerine dönüşecekti. Akdeniz’in dayanılmaz gü-zellikteki ada ülkesi; Kıbrıs’ın başına gelenlerin yankısı sadece İstanbul’da ki renkleri değil; Yunanistan’da Batı Trakya Türkleri’nin de hayatında pek çok savrulmaya neden olacak; Türkler, yeni hayatlar kurmak için dünyanın dört bir yanında kaybolacaktı, sancılı yıllarda !..
Bugüne gelindiğinde ise geride çok sayıda maskeli hayatlar yaşayan kitleler kalacaktı. Roman kahramanı Nilüfer ile Kosta, İstanbul’da yaşamları sancılı yıllarda ziyân olmuş ailelerin çocuklarıydılar. Nefes kesici aşklarını iki farklı kültür ile dinin arasında travmatik bir şekilde yaşayacaklardı.”





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.





Tütün ve Kola
Sıddık Akbayır
Asur Yayınevi
Temmuz 2010, 211 Sayfa, 20 TL


Orhan Gencebay'ın sesi, tütün gibidir. Orhan Gencebay, tütünün hem tadına, hem rengine benzer. Gencebay'ın içe işleyen buğulu sesinde tütün sarısı hüzünle, ateş mavisi öfke, yan yanadır.
Sezen Aksu'nun sesi kola gibidir. Sezen Aksu, kolanın hem tadına, hem rengine benzer. “Sezen Aksu'nun sesinde ve ruhunda; neşenin, oynaklığın, güneşin kırmızılığı ile ölümün, hüznün, gecenin siyahlığı, özel ve parlak bir biçimde iç içedir.”








Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.





Katherine
Şövalyelerin Kadını
Anya Seton
Çeviri: Selim Yeniçeri
Sonsuz Kitap Yayınevi
Temmuz 2010, 597 Sayfa, 9.90 TL


İngiliz kraliyet ailesinin ataları arasında tarihi en çok etkilyen iki kişinin, Katherine Swynforn ve Lancaster Dük'ü John Gaut'un tutkulu aşkının romanı...





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.





Uzaktaki tatlı Şey
Libba Bray
Artemis Yayınları
Haziran 2010, 840 Sayfa, 28 TL
Tarih, romantizm, macera, büyü... Bu gotik klasik fazlasını vaat ediyor.
Gemma Doyle'un Masalı...
Gemma'nın Spence Akademisi'ndeki ilk yılında her şey baş döndürücü bir hızla değişmişti. Annesi öldürülmüş, babası uyuşturucuya başlamış, Gemma'ysa okuldaki sinsi kızlarla arkadaşlık kurmaya çalışırken, kara büyülerin hüküm sürdüğü, mucizelerle dolu bir dünya keşfetmişti.
Çıktığı gizemli yolculukta Gemma'ya eşlik edenler, başına buyruk Felicity, korkak Ann, uzak durulması gereken, egzotik yabancı Kartik ile birbirinden tuhaf ve ürkütücü yaratıklardı.
Sonunda, Londra'ya ayak bastığında, Gemma'nın bu dostlukları sınamasının ve kendini ilan etmesinin vakti gelmişti.
Sahi... Kimsin sen Gemma?




Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.





Michael Jackson
Büyülü ve Çılgınca Bir Yaşam
J. Randy Taraborrelli
Karşı Yayınları
Haziran 2010, 852 Sayfa, 25 TL
25 Haziran 2010'da Michael Jackson'ın ölümünün bu birinci yıl dönümünde sanatseverler ve trajik gerçek yaşam öykülerine meraklı okurlar için anlamlı bir armağan.
O, dünyanın gördüğü gelmiş geçmiş en büyük müzisyenlerden biriydi. Burada, bu çok kapsamlı biyografide J. Randy Taraborrelli magazinsel söylentilere bir son veriyor ve Michael Jackson'ın gerçek hikâyesinin izlerini sürüyor.
Bu kitap, otuz yıllık bir araştırmanın ürünü ve Michael Jackson hakkında yazılmış en kapsamlı kitap olma özelliğine sahip. Aralarında Michael Jackson'ın bizzat kendisiyle yapılan görüşmelerin de yer aldığı (bir nevi otobiyografik özelliğiyle) yüzlerce görüşmeyle, Jackson ailesinin hayatına en yakın noktadan bakabilmeyi sağlıyor. Taraborrelli bize Jackson'ın hayatındaki en kilit anların sahne arkasını gösteriyor. Artık nihayet çocuk yıldız olduğu başarılı The Jackson 5 günlerinden sıra dışı solo kariyerine, evlilikleri, çocukları, tutkuları ve bağımlılıklarından kamuoyu önünde sergilediği değişken tavırlara varıncaya değin Michael'ın neler yaptığını anlayabiliyoruz.
Taraborrelli, ünlü yıldızın aynı zamanda son yıllarda sergilediği ticari algı ve dehasından 2005 yılındaki üzüntü verici mahkeme sürecine, inişe geçtiği yıllardan geri dönüş sözü verdiği günlere ve nihayet beklenmedik ölümüne değin gelişen süreçleri de kapsamlı bir biçimde aktarıyor.





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.





Senden Sonra
Her Şeyi Unutmak İçin Sevdim
İbrahim Kaya
Alter Yayıncılık
Nisan 2010, 96 Sayfa
Sevgili dostlar sizler için belki kırk elli dakikalık bir geçmişi olacak bu eserin. Belki okurken kendinizi bulacaksınız mısralarda, belki de alıp götürecek, sürükleyecek sizi mısralar başka diyarlara. Değişik iklimleri yaşayacaksınız beş on dakikalığına. Bazen eskilerden siyah beyaz karelerin bazen geleceğin umulmadık ümitlerinin peşine düşeceksiniz.
İnceden inceye süzüleceksiniz gönül sokaklarına, köşe başlarında sevgileri, ihanetleri, ayrılıkları, vedaları göreceksiniz mısraların mum ışığında. Gün boyu sıklıkla kullandığınız kelimelerin şiir içinde her zamanki anlamından farklı manalarla okuyacaksınız.
Kelime şehir yazacak siz gönül okuyacaksınız. Fırtınayı sevda, sevdayı mecnun, yağmuru sevgilinin gözyaşı, kaldırımı dost, mektubu veda, gökkuşağını hayal, bazı kelimelerde ise kendinizi okuyacaksınız. Aslında her kitap bir mektuptur alıcısının eline geçtiğinde.
Netice sevgili dostlar bende her insan gibi, sizler gibi gönül dünyasında kaybettikleri, kazandıkları olmuş, zaferleri ve yenilgileri, mutluluk ve hüzünleri yaşamış ve hissetmiş biri olarak, önceleri yazmak şimdi ise siz değerli okurlarla paylaşmayı seçtim. Sürç i lisan edersek affola.
Sıkıntıların paylaştıkça azaldığına, sevinçlerin paylaştıkça çoğaldığına inanarak…






Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.





Bir Ara Rejim Bürokratının Anıları
Osman Şıklar
İmge Yayınevi
Ağustos 2010, 336 Sayfa, 18 TL
Merkez Bankası’nın unutulmaz başkanlarından Osman Şıklar’ın bu anı kitabı çocukluk günlerinden başlıyor; görev süresinin bitimi olan 1984’e kadar geliyor. Böylece karanlık ve kapalı rejim dönemine yeni bir ayna daha tutulmuş oluyor.
12 Eylül darbesinin ardından, Merkez Bankası başkan yardımcılığından başkanlığa atanan ve darbe döneminde başkanlık yapan Şıklar’ın anıları okununca, hem o dönemi hem de Türkiye’yi anlamak daha kolaylaşıyor. Darbenin yani korkunun ne anlama geldiğini, darbecilerin nasıl insanlar olduğunu bu anılardan öğreniyoruz.
Bilecik’in bir köyünde doğan, Balkan kökenli bu yoksul Anadolu çocuğu, girdiği Merkez Bankası’nda, küçük bir memurken önce şef yardımcısı, sonra şef, ardından müdür yardımcısı ve müdür, sonra genel müdür yardımcısı ardından genel müdür, en son başkan yardımcısı ve başkan oluyor. Yani her makama adım adım, bileğinin hakkıyla gelen bir bürokrat.
Anılar, genç cumhuriyetimizin içinde çok önemli bir kesit. Türkiye’nin bir zamanlar yaşadığı yoksulluğu, yokluğu, yurtdışına o dönemlerde gönderilen memurların yaşadıklarından içimiz burkularak öğreniyoruz.
Darbeci General Evren, ekonominin patronu Turgut Özal, bürokrasi, bakanlarla itişmeler ve her renkten insan manzaraları...

__________________
Lucifer dediler bana, kötülüğü anlatmak için. Halbuki, ışık ve güzelliği anlatırdı Lucifer. Ben kötüyüm bu düzen için; ama değilim asla kötülük.
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver