Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Başarı Hikayeleri
1)NİYE VAZGEÇMİYORMUŞ? Edison'un, üzerinde çalıştığı elektrik ampulün içine koyacağı tel için 200'den fazla maddeyi denediği söylenir. Bir gün kendisine: - Bugüne kadar 200'den maddeyi denedin, yine de başaramadın. Neden bu işten vazgeçmiyorsun? denilmişti. Edison'un cevabı düşündürücüydü: - Hiç de değil! Ben 200 maddenin ampul teli olarak kullanılamayacağını keşfettim. Yakında, ampulü ışıklandıracak teli de bulacağım. Başarının önündeki en büyük engel, yılgınlık ve kararsızlıktır. Azimli ve kararlı olmak, başarının temel şartıdır. 2)İNSAN SÜNGER GİBİ OLMALI! Bir toplantıda Edison'a, büyük bir mucit olduğu için, iltifatlar ediliyordu.Edison, kendisine iltifatlar yağdıran kimselere şu açıklamayı yaptı: - Beyler, ben iyi bir süngerim. Çevremdeki fikirleri emer ve kullanırım. Fikirlerimin büyük bir kısmı, onları kullanmasını bilmeyen başkalarınındır. İnsan, sünger'in suya aç olması gibi, bilgiye ve fikre aç olmalıdır. Duyduğu ve öğrendiği faydalı bilgileri hayata geçirmelidir. 3)HÜNER, YOLU OLMAYAN YERE, YOL BULMAKTIR Afrika kâşiflerinden gezgin David Livingstone'a Güney Afrika'daki bir dernek şu mektubu göndermişti: - Bulunduğunuz yere ulaştıracak iyi bir yol buldunuz mu? Eğer buldunuzsa, bize bildirin de size katılmak isteyenleri yanınıza gönderelim. Livingstone'un bu isteğe cevabı şu oldu: - Eğer buraya iyi yol varsa gelmek isteyenleri ben istemiyorum. Benim, yol olmadığı halde buraya gelmek isteyenlere ihtiyacım var. Yolu olan yere herkes gider. Hüner, yolu olmayan yere varmayı başarmaktır. Tüm keşifler, bu gibi azimli insanların eseridir. 4)TATİL YERİ Bir yaz gecesi, Edison laboratuardan evine döndüğü zaman, karısı ona şu teklifi yapmıştı: - Uzun zamandır hiç istirahat etmeden çalışıyorsun. Tatile çıksan iyi olur.Edison, karısına: -Ama nereye gideceğim? diye sordu. Kadın: - Dünyada en çok gitmek, görmek istediğin yer neresi ise, oraya git! dedi. -Pekâla, dedi Edison. Yarın o yere gideceğim. Ve ertesi sabah, yine laboratuarına gitti. Bir araştırma ve ilim adamının tatili de, istirahatı da çalışmasının içindedir, ilmî keşif ve başarılar kadar, hiçbir şey onu dinlendiremez. 5)İYİ OLMANIN FORMÜLÜ Nobel Edebiyat ödülü sahibi Amerikalı romancı William Paulkner, "iyi bir romancı olmak için nasıl bir formül tavsiye edersiniz?" sorusuna şu cevabı vermişti: - Yapabileceğinin en iyisini yapmak, yeterli sayılmaz. Yapabileceğini bildiğinden de yükseğinin rüyasını gör ve her zaman o hedefe ulaşmaya çalış. Çağdaşlarından veya senden öncekilerden daha iyi olmaya gayret et. Kendini aşmaya bak. 6)YENİLGİYİ KABUL ETMEMEK 9 Aralık 1914 gecesi, Edison'un fabrikası bir yangında enkaz haline gelmiş; bir hayat boyu süren emek ve gayretlerinin neticesi âdeta birkaç saat içinde kül olmuştu. O soğuk kış gecesi, yangını kontrol altına almaya çalışan itfaiyecileri seyreden Edison, büyük bir şaşkınlık içindeydi. Ertesi sabah, fabrika enkazını gezen Edison bu büyük felâketi şu sözlerle değerlendirdiği görüldü: - Bir felâketin de büyük bir değeri vardır. Bütün hatâlarımız yandı, gitti. Allah'a şükürler olsun, şimdi yeniden başlayabiliriz." Yangından 3 hafta sonra, Edison, ilk gramofonu piyasaya sürdü. Bu başarıda inanç ve şevkini, büyük bir felâket karşısında bile kaybetmeyip sürdürmesinin payı çok yüksekti. Başarı için, inanç ve şevki kaybetmemek gerekir. 7)BAŞARISIZLIKLAR, BAŞARIYA GİDEN ADIMLARDIR Charles F. Kettering, başarısızlıktan dolayı yılgınlığa düşmemeyi tavsiye eder ve şöyle derdi: - Başarısızlıkla karşılaştığınız zaman, neden başarılı olamadığınızı düşünün. Çünkü her başarısızlık, başarının zirvesine götüren yolda, size yeni bir adımdır. Edison öldüğünde, geride, yapmak istedikleri, düşündükleri, tecrübeleri ile doldurulmuş 2900 adet defter bırakmıştı. Başarısızlıklarından ders almayı bilenler, başarıya, her başarısızlıkta biraz daha yaklaşmış olurlar. 8)KENDİNİ GELİŞTİRMEK Küçük bir kasabanın ana caddesinde 2 tatlıcı vardı. Bir gün onlardan bir tanesi, kasabanın yaşlı gün görmüş adamını ziyaret ederek tatlı dükkanını kapayıp başka bir kasabaya taşınacağını söyledi. - Dükkanını niye kapatıyorsun? dedi güngörmüş adam. - Benim rakibim çok iş yapıyor, dedi bezgin tatlıcı. Kasabadaki müşterilerin çoğu, onun dükkanından alış veriş yapıyorlar. - Kasabada insanların hep onun dükkanına gittiklerini nereden biliyorsun? - Gayet kolay. Dükkanımın kapısından baktığımda, onun dükkanına giren ve elleri dolu olarak çıkan herkesi görüyorum. - Senin bütün sıkıntın da işte bu, cevabını verdi güngörmüş adam ve sözlerine şu uyarıyı ekledi: - Eğer onun dükkanını gözetlemek için harcadığın zamanı, kendi işyerini geliştirmek için kullansaydın, sen de başarılı olurdun... Başkalarının yaptıklarını önemseyenler, başarısızlığa mahkumdurlar. 9)YAŞLILIK, İNSANIN ŞEVK VE GAYRETİNİ ÖLDÜRMEMELİ Ünlü bir aktör olan Bert Lahr, sinemada zor bir rolü oynamak istemişti. Film yönetmenleri: - Ama Bert, saçların beyazlaştı, yaşlandın artık, dediler. O rolün genç işi olduğunu hissettirmek istediler. Bert Lahr, onlara şu düşündürücü cevabı verdi: - Damın karla örtülü olması, evin içinde ateş bulunmadığı manasına gelmez. Bu sözüyle o, yaşlanmasına rağmen, bir genç kadar şevk ve gayret sahibi, enerji dolu olduğunu ifade etmek istiyordu. Sadece gençler hayallerini gerçekleştirmek için çaba harcarlar. Hayallerini gerçekleştirmek için çaba göstermeyen kişiler yaşlanmışlardır. 10)HAYAT SİZE MUTLULUK VE BAŞARI SUNMAZ Hayatta başarılı olmuş yaşlı bir adama, bazı gençler: - Hayatın bize en üst dereceden mutluluk ve başarıyı sağlaması için ne yapmalıyız? diye sormuşlardı. Ondan şu cevabı aldılar: — Sizin bu sorunuz, bana bir tek ineği olan köylüyü hatırlattı. Bir gün, o köylüyle adamın biri sordu: "ineğin ne kadar süt veriyor?" Köylü şu cevabı verdi: "İneğim hiç süt vermez. Sütü ondan sizin almanız gerekir." Gençler! Mutluluk ve başarıyı, hayat size vermez. Gayret ve çabanızla o mutluluk ve başarıyı, sizin almanız gerekir. 11)BAŞARININ FORMÜLÜ Einstein'den bir gün, hayatta başarılı olmayı, matematiksel bir ifade ile anlatmasını istediler. Bu büyük fizik bilgini cevaben dedi ki: - Eğer ( a ) hayatta başarılı j olmayı gösterirse, formül şöyledir: a = x + y + z Bu formülde ( x ) çalışmayı, ( y ) de dinlenmeyi gösterir. - Peki ( z ) neyi gösterir, diye sordular. Einstein cevap verdi: - ( z ) de, çenenizi tutmayı... Gün içinde yaptığımız konuşmaları bir düşünelim, lüzum konuşmalar, işler için harcadığımız zamanı bir şeyler öğrenmek için harcarsak neler başarabiliriz? 12)BAŞLADIĞIN İŞİ BİTİR Hırslı bir genç, otomobil kralı Henry Ford'a sordu: - Hayatımın başarılı geçmesi için, ne yapmalıyım? Ford'un cevabı basitti: - Başladığın bir işi bitir. Başlayıp, bitirmediğimiz işlerin bir listesini yapalım mı? 13)BAŞARININ SIRRI Ünlü keman sanatçısı Nicolo Paganini, başarısının sırrını soranlara şu cevabı verirdi: - Çalışmak, - Yalnızlık, -Dua... İnsanların genelinin ihmal ettiği başarı prensibi: DUA Çoğu kimse çalışarak başarıya ulaşacağına inanır. Başarı Allah (c.c.) gayret gösteren kullarına bir ihsanıdır. 14)BAŞARISIZLIĞIN FORMÜLÜ Ünlü bir yazar, şerefine verilen bir ziyafette, şu konuşmayı yapmıştı: - Sizi başarıya götürecek formülü veremem. Ama, başarısızlığın formülünü verebilirim: "Herkesi memnun etmeye çalışmak" Anlaşılan o ki, başarılı olmak, mutlaka birilerini rahatsız edecektir. Herkesi memnun edeyim diyen, başarısızlığa mahkûmdur. 15)RAKİBİN TEKMESİ, BAŞARIYA HIZ KATAR American NBC şirketini kuran David Sarnoff, iş hayatındaki rekabetin gelişmeye olumlu katkılarını şu sözlere ifade etmektedir: - Gelişme yolundaki uzun mesafeli bir harekette arkadan vurulan bir tekme, sizi dostça bir el sıkıştan daha ileri götürür. İçinde bulunduğumuz olumsuz şartları arkadan vurulan bir tekme olarak değerlendirmek daha uygun olmaz mı? 16)BAZI BAŞARILAR BİLGİYE DEĞİL, KABİLİYETE BAĞLI Genç bir müzisyen, Mozart'a: "Senfoni nasıl yazılır?" diye sormuştu. Mozart: - Niye önce basit şarkılarla başlamıyorsun? dedi. Genç: - Ama siz 10 yaşında iken senfoniler yazdınız, deyince Mozart şu cevabı verdi: - Evet, ama ben, senfoni nasıl yazılacağını kimseye sormadım ki... Kabiliyetlerimizi dikkate alamadan yaptığımız çalışmalar, akıntıya karşı kürek çekmektir. 17)ÇALIŞKANLIK ÖLÇÜSÜ Amerikanın en büyük işadamlarından Çelik Kralı Andrew Carnegie, New York'ta bir kolejde yaptığı konuşmada, gençlere şu öğüdü vermişti: - Gençleri çeşitli sınıflara ayırabiliriz. Vazifelerini yapanlar vardır. Vazifelerini yaptıklarını iddia edenler vardır. Üçüncü bir grup daha vardır ki, onlar vazifelerini yaptıktan sonra, biraz daha fazlasını yapmak için çalışırlar. Hayatta büyük başarı elde edenler, işte bu gruptaki gençlerdir. Sadece kendine verilen görevi yapmak, çalışkanlık değildir. Çalışkanlık, insanın çalışma potansiyelini tam kullanmasıdır. Televizyon karşısında pinekleyerek çalışkan olunmaz. 18)BUHARLI GEMİ NASIL BULUNDU? Robert Fulton, ilk buharlı gemi modeli üzerinde çalışırken, arkadaşları onu, "gerçekleşmesi imkansız" diyerek teorisinden vazgeçirmeye çalışmışlar; buharlı gemi yerine, yelkenli gemilerin hızını ve randımanını artıracak bir cihaz geliştirmesini istemişlerdi. Fulton, - Hayır, olmaz, dedi. Gelişmek için dış kaynaklara dayanan bir şey beni ilgilendirmez. Güç, o şeyin kendi içinden gelmeli... İçten destekli güç düşüncesi, Fulton'un buharlı gemiyi icat etmesini netice vermiştir. Bizler çevremize BAĞIMLI olduğumuz için hayallerimizi gerçekleştiremiyoruz. Kişiler çevrelerine BAĞIMLI değil BAĞLI olmalılar. 19)KARANLIĞA KÜFRETMEK YERİNE BİR MUM YAKMAK... Afrika yerlileri arasında hizmet etmek üzere, her türlü rahatlık ve konforu terk eden genç doktora, yakınları, yolundan çevirmek için dil döküyorlar: - Sen orada koca bir milletin çektiği ızdıraplara karşı tek başına ne yapabilirsin ki? Sen o insan denizinin ortasında kaybolup gideceksin? Onlardaki salgın hastalıktan önlemek için elinden ne gelir? Savaşı, açlığı, su baskınlarını nasıl durdurabilirsin? diyorlardı. İdealist genç doktor, kendini hizmet yolundan döndürmek isteyen yakınlarına, şu düşündürücü cevabı vermişti: - Ben, çevrem karanlık olduğu zaman, karanlığa küfretmem. Hemen kendi kandilimi yakarım... Adını sanını bilmediğimiz ülkelere gidip, orada öğretmenlik yapan Türklere de çevresindekiler aynı şeyleri söylemişler midir acaba? 20)30 YILLIK TECRÜBE Satış şubesinin başına yeni bir müdür getirilmişti. Şirkette 30 yıllık tecrübesi olmasına rağmen, niye kendisinin bu makama getirilmediğini, kızgınlıkla eleştiren bir memura, şirketin genel müdürü şu cevabı vermişti: - Dostum, sizin gerçekte 30 yıllık tecrübeniz yok. 30 tane bir yıllık tecrübeniz var. 1963 doğumluyum, öğrencilik hayatımda 45. yılım. Acaba kaç yıllık tecrübem var? 21)DEDİKODU Namık Kemal, bir adam hakkında kötü bir dedikodu işitince, hemen o adamı bulup konuşurdu. Sebebini soranlara da şu açıklamayı yapardı: - Şuna emin olunuz ki, hiçbir fazileti ve başarılı çalışmaları olmayan birini, hiç kimse çekiştirmez. Hakkında ileri-geri konuşulan adamlar, görüşülmesi gereken becerikli insanlardır. Atalarımızın dediği gibi, "meyveli ağaç taşlanır." 22)ELİNDEN GELENİ YAPTIN MI? Küçük bir çocuk gayet ağır bir taşı kaldırmaya çalışıyorsa da, yerinden oynatamıyordu. O sırada kendisini seyreden babası, yanına giderek sordu: Bütün gücünü kullanıyor musun? Yapabileceğin her şeyi yaptın mı? Kan ter içinde kalan çocuk: Evet kullanıyorum, elimden gelen her şeyi yaptım, dedi. Baba, sakin bir sesle: - Hayır, yapmadın, dedi. Ve ilave etti: - Benden henüz yardım istemedin. Elimizden geleni yaptıktan sonra, yardım istemeyi ihmal etmemeliyiz. 23)KOCASINI ZİRVEYE TAŞIYAN KADIN Amerikanın en büyük romancılarından Nathaniel Hawthorne şöhret ve başarısını karısına borçlu idi. Hawthorne, işinden çıkarılmıştı. Parası yoktu. Ailesini nasıl geçindireceğini bilemiyordu. Durumu anlattığında karısı Sophia, bir çekmeceden bir torba para çıkardı. Kocasına: - Otur, şaheserini yazmaya başla. Ben, senin bir şaheser ortaya koyacağına inanıyorum. Bunun için, bir gün işimize yarar düşüncesi ile senin ev masrafı için bana her hafta verdiğin harçlıkların bir kısmını biriktirdim. Bu para bize bir sene yeter, dedi. Hawthorne, hemen yazmaya başladı. Ve Amerikan edebiyatının en büyük romanlarından biri böylece ortaya çıktı. Kadın eşini vezir de eder, rezil de... 24)İYİ BİR GÖZLEMCİ OLMAK Kimya hocası, kötü kokulu bir sıvıyı masanın üzerine koyarak öğrencilerine: - Gözlem melekelerinizi iyi kullanmıyorsunuz, dedi. Ve bir parmağını sıvının içine sokarak ağzına götürdü. Öğrencilerinden de aynı şeyi yapmalarını istedi. Öğrenciler, ister istemez parmaklarını sıvıya batırdılar, ağızlarına götürdükleri zaman da yüzlerini ekşittiler. Öğretmen, öğrencilerini tekrar azarladı: Bir daha söylüyorum: Gözlem melekelerinizi iyi kullanmıyorsunuz. Eğer dikkatli bakmış olsa idiniz, ağzıma götürdüğüm parmağın sıvıya batırdığım parmak olmadığını fark ederdiniz. Bakmak ile görmek arasındaki farkı ne zaman anlayacağız. 25)BAŞARI HAREKETLİLİK İSTER Bir iş adamı, şirketine müessese müdürü alacaktı. İlan vermiş, başvuru yapanlardan öz geçmişlerini yazıp getirmelerini istemişti. Gelen özgeçmişler içinde birisi enteresandı. Özgeçmişine şu notu eklemişti: - Benim falan Başbakanla, filan cumhurbaşkanı ile çekilmiş fotoğraflarım da ektedir. İş adamı, bu notun sahibi kişiyi işe aldı. Sebebini soranlara da şu açıklamayı yaptı: - Bana aktif eleman lâzım. Bu adam, başbakan ve Cumhurbaşkanının yanına sokulabilecek kadar girişken, işime yarayabilir. Çünkü başarı hareketliliğin sonucudur. Harekette bereket vardır. 26)KAFASINI GELİŞTİRMEK İÇİN OKUYORMUŞ Amerikan Yüksek mahkeme üyesi Oliver Wendell Holmes, 90 yaşında (1932) kendi isteği ile emekli olmuştu. 94 yaşında da ölmüştü. Roosevelt, 1932'de ilk defa Cumhurbaşkanı seçildiğinde, Hakim Holmes'i evinde ziyaret etmiş, onu kütüphanesinde Platon'u (Eflatun) okurken bulmuştu. - Hakim Bey, Platon'u niye okuyorsunuz? diye sormuştu. 90 yaşındaki Hakim Holmes, bu soruya şu vermişti: Kafamı geliştirmek için okuyorum, sayın cumhurbaşkanım. 27)KİM BAŞARISIZ? Oscar Wilde, ilk sahne eserinin tam bir başarısızlıkla neticelendiğini görünce, tiyatrodan ayrılıp evine dönüyordu. Dostlarından biri sordu: -Oscar, piyes nasıldı? Oscar Wilde, kendi başarısızlığını kabul etmiyerek: - Piyes çok başarılı idi, cevabını verdi. Sözüne şu cümleyi de ekledi: - Ama, seyirciler çok başarısızdı. Başarısızlıklar, insanın moralini bozmamalı, ümidini kırmamalı. Bilakis, yeniden başlamak ve çalışmak, hatalarını düzeltmek için taze bir şevk ve gayret vermeli. 28)NAPOLYON NEDEN BAŞARISIZ OLMUŞ? Ağır yemekler yemek Fransa İmparatoru Napolyon'un Borodino ve Leipzig savaşlarında düşmanlarını yenmesini önlemiştir. Her iki savaş sırasında da Napolyon, hazımsızlık! çekiyordu. Dresden savaşının 3. günü, Napolyon'un yanında olan Alman Romana Hoffman şöyle demiştir: - İmparator, savaştan evvel soğanlı koyun kızartması yemeseydi, düşmanlarını mahvedebilirdi. Ağır ve çok yemek, insanın çalışma temposunu etkiler, dolayısıyla başarısında da olumsuz bir rol oynar. 29)GENÇLİK YAŞLA İLGİLİ DEĞİL General Douglas Mac Arthur'un, Tokyo'da-Karargahında, bir duvara, şu yazı yazdırılmıştır: - Gençlik hayatın belli bir çağı ile ilgili değildir. İnsan imanı derecesinde genç, şüphesi derecesinde yaşlıdır. Kendine olan güveni derecesinde genç, korkuları derecesinde yaşlıdır. Ümitleri derecesinde genç ve ümitsizliği derecesinde yaşlıdır. İnsan bedenen yaşlansa bile, inançlarıyla, ümitleriyle,şevk ve gayretiyle genç ve dinç kalmaya devam edebilir. 30-ÇOCUĞUNUZ NE OLMAK İSTİYOR? Amerika'da bir üniversitenin Rektörü olan James Garfield'e, bir gün çocuğunu üniversiteye yazdırmak isteyen bir anne gelir. - Rektör Bey, dersleri biraz basitleştireme misiniz? Benim çocuğum, programınızdaki derslerin hepsini birden takip edemiyor. O, bir an önce Üniversiteyi bitirmek isteğinde, der. Rektör Garfield, - Evet Hanımefendi, bu mümkün, cevabını verir. Ve ekler: - Yalnız, önce çocuğunuzun ne olmasını istediğinizi öğrenebilir miyim? Bildiğiniz gibi, bir meşe ağacı 100 senede yetişirken, bir kabak için iki ay yeterlidir... 31-AKIL, SAÇTA MI, BAŞTA MI? Ünlü Amerikalı avukat Clarence Darrow, henüz genç ve tecrübesiz bir avukat iken, bir gün mahkemede karşı tarafın avukatı, ondan devamlı: "Şu sakalsız genç" diye bahsederek küçük görüyordu. Darrow, bu küçümsemelere, şöyle bir öykü ile cevap vermişti: - İspanya Kralı, bir gün bir kralın sarayına, genç bir asilzadeyi elçi olarak gönderdi. Genç birinin karşısına elçi olarak çıkmasından memnun olmayan kral, bu hoşnutsuzluğunu şu sözlerle belirtti: - İspanya kralının ülkesinde adam yok mudur ki bana bu sakalsız genci gönderir? Genç elçi, krala şu cevabı verdi: - Efendim, benim kralım, sizin "hikmet ve ancak bir sakallıda olabileceğini" düşündüğüzü bilseydi, hiç şüphesiz size, benim yerime bir sakallı keçi gönderirdi. Ve genç avukat Clarence Darrow, bu davayı kazandı. Nasreddin hocayı hatırlamamak mümkün mü: Marifet kavukta ise... 32)İYİ BİR ESER NASIL ANLAŞILIR? Tanınmış kadın romancı Virginia Woolf, hatıratında, bir romanın iyi bir eser olup olmadığına nasıl karar verdiğini, şu şekilde ifade etmiştir: - Bir romanın, iyi bir eser olup olmadığını anlamak için, okuyanın hayat görüşüne herhangi bir katkı yapıp yapmadığına bakarım. Ortaya konan her eser, insanlığa bir yarar sağlamalı, onda olumlu gelişmeler meydana getirmelidir. Başarılı ve iyi bir eserin temel özelliği budur. 33)İLK NASİHAT Sid Turell aldığı ilk hayat dersini şöyle anlatıyor: - İlk tahsilimi yaptığım okulda, her türlü halk tabakasına mensup öğrenciler vardı. Okulun ilk açıldığı gün, öğretmenimiz bize şunları söylemişti: - Kiminiz büyük evlerde oturuyorsunuz, kiminiz kulübelerde. Ama bu sınıfta hepiniz eşitsiniz. Burada önemli olan şey sizin davranışlarınızdır. İnsanlarla olan ilişkilerinizde, ne despotik olup kimseyi ezin. Ne de dalkavuk olup ezilin. İster yüksek mevkide olsun, isterse aşağı herkese saygı ve nezaket gösterin. Hiçbir nasihat, hayatımda bu kadar kıymetli olmamıştır. Yüksek bir şahsiyete yaranmak veya bir kapıcıyı azarlamak istediğim vakit, hep bu sözleri hatırlarım. Hayatıma yön veren bu sözler olmuştur. 34)BOŞ ZAMANI DEĞERLENDİRME BİLİNCİ Elihu Burritt, kendini yetiştirme konusunda ilk başarıyı, dehaya vermez; "boş vakitler" denen zaman parçacıklarını, büyük bir özenle değerlendirmeye bağlardı. Kendisi, bir demirci olarak hayatını kazandığı sıralarda, eski ve yeni 18 kadar lisan ile, 22 Avrupa lehçesini boş vakitlerini değerlendirmek sayesinde öğrenmiştir. Anlaşılıyor ki, başarılı olmak için mutlaka üstün zekalı, dâhi yaratılışlı olmak gerekmemektedir. Ama zamanı iyi kullanmasını bilmek, boş vakitleri iyi değerlendirmek vazgeçilmez şarttır. 35)BAŞARI HIRSI Dünyada sadece 2 adet mevcudu olan posta pullarından bir tanesi, müzayedeye çıkarılmıştı. Artırmaya bir çok ünlü koleksiyoncu katılıyordu. Bir adam, yüz binlerce doları vererek o pulu aldı. Aldığı pulu inceledi. Gerçekten dünyada mevcut 2 puldan birisi olduğuna kanaat getirdikten sonra, derhal yüz binlerce dolar verdiği o pulu yırttı ve arkasından: - İşte şimdi, dünyada bir tek bendeki pul kaldı, dedi. Kimsenin başaramadığını başarma hırsına, dünyada hiç kimsede olmayan bir şeye sahip olma duygusuna güzel bir örnek... 36)SAÇLARI AĞARTAN ÇALIŞMA Montesquieu, yazılarını okutmak için verdiği bir arkadaşına şöyle demişti: - Sen şimdi bu yazıları, birkaç saat içinde okuyup bitireceksin. Fakat inan ki, bu iş, bana saçlarımı ağartacak kadar uzun ve yorucu çalışmaya mal oldu. La Fontaine'nin dediği gibi, hiçbir zafere, çiçekli yollardan gidilmez. Başarıya giden yolda, ter vardır, sıkıntı vardır, yorgunluk vardır, yüksek bir irade gücü vardır. 37)İŞİ EHLİNE VERMEYİNCE... Sultan 3. Osman, devlet kademelerinde sık sık aziller ve tayinler yapardı. Bunu yaparken de, yetenek ve ehliyeti hiç göz önüne almazdı. Çok kere de kıymetli devlet adamlarını azleder; işten anlamaz, liyakatsiz insanları iş başına getirdiği olurdu. Bir gün Sadrazam Hekimoğlu Ali Paşaya kızarak: - Seni azleder, hamallar kethüdası Ali Ustayı sadrazam tayin ederim, deyince, Sadrazamın cevabı şu olmuştu: - Yaparsınız! Fakat o, Hamal Ali Paşa olur. Hekimoğlu Ali Paşa olamaz. İşinde ehil olmayan, başarılı olamaz. 38)İKİ İŞ ARASI BOŞ VAKİTLER DEĞERLENDİRİLSE... - Dr. Burney, müzik dersi vermek için bir evinden öteki öğrencinin evine at üzerinde giderken, yolda geçen boş zamanlarında, Fransızca ve İtalyanca'yı öğrenmiştir. - Kirke White, bir avukatın yazıhanesine gidip gelirken, Yunanca'yı öğrenmiştir. - Fransa'nın eski başkanlarından Daguesseau, yemek vaktini beklediği sıralarda, kocaman bir kitap kaleme almıştır. - Mademe de Genlis, eserlerinden pek çoğunu, ders verdiği asilzadeleri beklediği boş vakitlerinde yazmıştır. Boş vakit yoktur, boşa geçirilen vakit vardır. 39)SÖZÜMÜ DİNLEYECEĞİNİZ BİR GÜN GELECEK İngiliz milletvekili Benjamin Disraeli, Parlamento'daki ilk konuşmasında ıslıkla yuhalanmış, konuşmasını tamamlayamadan kürsüden ayrılmak zorunda kalmıştı. Ama o, kürsüyü terk ederken şu sözleri söylemekten de geri durmamıştı: - Pekâla, sözümü burada kesiyorum, ama ilerde, sözümü kesmeden dinleyeceğiniz gün mutlaka gelecektir. Disraeli, zamanla hem İngiltere Başkanı, hem de sözü dinlenen iyi bir hatip oldu. 40)MENDEL'İN BAŞARISI Genetik ilminin kurucusu Gregor Mene gençliğinde üniversiteye kabul edilmemişti. Daha sonra Viyana Üniversitesine girdi ise de, oradan da mezun olmadan ayrıldı. Profesörlerden biri, o tarihlerde onun hakkında şöyle yazmıştı: - Mendel'de bir ilim adamı gibi düşünebilme yeteneği yok... Ama o, bu olumsuzluklardan yılmadı ve çağımızın en gözde ilim dallarından biri olan genetik ilminin kurucusu oldu.
Konu lolaBunny tarafından (18 Ağustos 2010 Saat 22:36 ) değiştirilmiştir.
|