Tekil Mesaj gösterimi
Alt 03 Mart 2010, 21:50   #1
Noyan
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Mustafa, Rus Komutanı ve sonrası..




Benim soyum Ahıska Türklerinden gelmedir. Ahıskalılar Artvin/Yusufeli ilçesine yerleşmişlerdir eski zamanlarda. İstiklal Harbi'nden önce Ruslar Erzurum ve çevresini kuşattıklarında dedem de henüz 17 yaşında askere gitmiştir. Erzurum'un dört bir yanı kuşatıldığında Rus Komutanı Erzurum yönetimine "Teslim olun" haberi gönderdikten sonra halk son bir kez namaz kılıp teslim olmak niyetine bürünmüştür. Erzurum'a gidenler bilir ki meşhur Çifte Minare'nin yan tarafında büyük bir camii vardır. O camiiye Cuma namazını kılmaya giden halkın önüne ufacık bedenini asil duruşuyla devleştiren Nene Hatun camii kapısını kollarıyla kapatarak halka karşı durmuş ve seslenmiştir;

- Nereye gidiyorsunuz ey cemaat?
- Teslim olmadan önce son bir kez namaz kılacağız.
- Efendiler! Dört bir yanınız sarılmış, esir düşmüş durumdasınız. Bu nasıl müslümanlıktır? Namaz kılabilmeniz için hür olmanız gerekir. Bu nasıl vaziyettir? Gidin hürriyetinizi kazanın ve ondan sonra namaz kılın. Böyle namaz, böyle ibadet yoktur. Gidin kurtarın bu toprakları!

İşte meşhur Nene Hatun'un savaş kazandıran bu çıkışıyla beraber kurtardık Erzurum'u. İşte bu savaşta benim dedem esir düşmüş Ruslara. Yaklaşık 100 askerimizle beraber Rus Komutanının karargahının olduğu bölgede Ruslar tarafından esir alınan askerlerimizin içerisinde olan dedemi Rus Komutanı çabucak farketmiştir. İsmini aldığım dedemle Rus Komutanı arasında şöyle bir diyalog geçmiştir;

- Sen kimsin asker?
- Nurullah oğlu Mustafa.
- Senin yaşın kaç olmuş da buralara savaşmaya geliyorsun? Eğitim bilmezsin, savaş bilmezsin ne işin var buralarda asker?
- Vatan müdafaası bizde yaşa göre yapılmıyor. Komutanlarımız çağırdılar geldik..

İşte bu diyalogtan sonra büyük dedemi çok seven Rus Komutanı onu hizmeti altına alıp savaş bitinceye kadar karargahında hizmet askeri olarak görevlendirmiştir. Öyle ki Rus Komutanının karargahında eşi de vardı ve her ikisi de dedemi çok sevmişlerdi. Bu zaman zarfında esirlere fevkalade iyi davranan ve günün 2 vakti sağlam aş veren Rus askerleri artık bizim askerlerimizle sıkı arkadaş olmuşlardı. Bugün aynısı bize olsa "kanka olduk lan" muhabbetiyle bağdaşlaştırabilirsiniz. Gel zaman git zaman savaş sona ermekte ve Ruslar bölgeden çekilmeye başladığında Rus Komutanı esirlere veda konuşmasını yapacaktı. Yaklaşık 100 Türk askeri ile Rus askerleri karşı karşıya pozisyon almış Rus komutanını dinlemekteydiler. Bir nevi son içtima diyebiliriz.

- Siz bunu savaş saymayın. Bizimle savaş yapmadınız. Asıl savaşınız bundan sonra başlıyor. Dikkatli olmanız dileğiyle..

Özet olarak askerimize bu uyarıyı yapan Rus Komutanı asıl savaşımızın Ermenilerle olacağına dikkat çekmekteydi. Sarılarak ve ağlayarak ayrılan Türk ve Rus askerleri için hayatının en güzel günleriydi. Son olarak Er Mustafa'nın yanına gelen Rus Komutanı ona 2 at, 1 eşek ve üzerlerinde tahıl ürünleri hediye edip en çok onu silahlandırmıştır. Ona özel olarak seçilmiş iki askerini verip;

- Bak Mustafa. Senin yaşın çok genç. Sana iki askerimi veriyorum. Köyüne rahat ve güvenli gidebilmen için bir yere kadar eşlik edip sonra gideceğin yönü tarif edecekler.
- Sağolun ama ben kaybolurum. Bizim askerlerle gitmek istiyorum.
- Peki nasıl istersen. Seni unutmayacağım Mustafa. Yolun açık olsun..

En çok Mustafa'dan ayrıldığına Rus Komutanının eşi üzülmüştü. Onu kendi evlatları gibi sevmişlerdi. Esir olan askerlerimiz yola koyulmuştu artık. Türk hudutlarına varınca onları Rus askerleri sanan askerlerimiz çatışmaya girdi girecekken son anda bizim askerlerimiz olduklarını farkettiler. Çünkü Rus Komutanı askerlerimize çoraptan tut uzun botlara, kalın kamuflajlardan silahlara kadar birçok hediye teçhizat vermişti. Durumun farkına varan askerler hemen o bölgenin komutanı Kazım Karabekir'e haber saldılar. Çok ivedi olarak bölgeye iştirak eden Komutanımız olan biteni öğrendikten sonra gözüne 2 at, 1 eşşek ve üzerine yüklenmiş tahıl ürünlerini görünce sorar;

- Bunlar nedir?
- Rus Komutanı Nurullah oğlu Mustafa'ya hediye etmiş Komutanım.
- Mustafa kim?
- Nurullah oğlu Er Mustafa / Yusufeli. Emredin Komutanım!

Bu kısa rapordan sonra dedemle Kazım Karabekir arasındaki diyalog devam ediyor;

- Anlat hele Mustafa, ne gördün ne yaşadın oralarda?

Başından geçenleri anlatan Mustafa, asıl savaşımızın bundan sonra başlayacağını ve acilen savaş hazırlıklarına başlanması gerektiğini söyledi. Kendisine hediye edilen 2 at ve eşekle beraber tahıl ürününün bir bölümünü Türk ordusuna bağışlayan Mustafa'ya Kazım Karabekir teşekkür edip Gazi Madalyası vermiştir.

Dünya üzerinde birbiriyle en çok savaşan iki devlet düşünün. Yaklaşık 600 kez savaş yapmış olan Osmanlı ve Ruslar. Bunun 550 civarını Osmanlılar, kalanını ise Ruslar kazanmıştır. Esir düşen askerlerimize böylesine iyi davranmalarının sebebi biz olduk. Çünkü biz daha önceki savaşlarda esir aldığımız hiçbir askere kötü davranmadık. Esirden çok misafir gibi davrandık ve serbest bıraktığımızda yaşadıklarını anlatan Rus askerlerinin komutanları hayretler içinde kalmış ve Osmanlıya karşı büyük hayranlıkla bakmıştır. Esirlerine birşey yapılmayıp çok iyi bakıldığını öğrenen komutan "Tanrım bana böyle bir millet ile savaş yapma şerefini verdiğin için sana şükürler olsun" duasını etmekten geri kalmamıştır. Bu nezaketi bizden öğrenen Ruslar bizim esirlerimize karşı hiçbir zaman zorbalıkta bulunmamıştırlar. Diyebiliriz ki savaş usullerini bütün dünya üzerine yaymış millet bizleriz. İsmini almış olduğum büyük dedem Mustafa o günlerde yaşadıklarını kendi ağzıyla şöyle anlatıyor;

"O yıllarda yokluk kavramının ta kendisiydik. Ruslar bizim köylerimize kadar girmişlerdi. Çocuk ve bayanlara karşı bırakın öldürmeyi yanlarına bile yaklaşmamışlardır. Fakat ne acıdır ki bunu sonraki yıllarda ülkemize giren Ermeniler için söyleyemeyeceğim. Geçtikleri her yeri yakıp yıkan, çocuklarımızı öldüren ve kadınlarımıza tecavüz eden hatta kaçıran Ermeniler tarihin gördüğü en usulsüz savaşlarını yapmışlardır."

Şimdi ise objektif olmaya çalışıp büyük bir halt ettiğini sanan ve Ermenilere karşı soykırım yaptığımızı iddaa eden insanlar var. Soruyorum sizlere. Savaştan evlerinize döndüğünüzde çocuklarınızın ölmüş olduğunu ve eşinizin tecavüze uğradığını görseniz ne yaparsınız? Evet bunlar aynen anlattığım gibi yaşanmıştır. Büyük dedemin anlattığı usülsüz savaşları bugün yine İsrailliler uyguluyor. Filistin'in Hamas isimli örgütü de ufak çaplı bomba eylemleriyle karşılık veriyor. Hamas mı soy kırıyor? Yoksa İsrail mi? Hadi bana bunun cevabını verin.

Askerimiz savaştan geri dönüyor. Kimisi bakıyorki çocuğum öldürülmüş, kimisi bakıyorki eşim kaçırılmış, kimisi bakıyorki evim ve hayvanlarım yakılmış. Bunu gören askerler ise bölgelerinden yeni çekilen Ermenileri onların sınırlarına kadar kovalıyorlar. Kovalarken yakaladıklarını öldürüyorlar. Benim büyük babaannem ise Ermenilerin köyümüzü bastığı o kış soğuğunda ve karlı havada saklanmak için kızıyla beraber buz gibi derenin içerisinde girmiş ve sonrasında sorulduğunda dua okuyarak girdiğini ve şuan kesinlikle giremeyeceğini söylemiştir. O psikolojiyle buz gibi soğuk dere suyu ona sımsıcak gelmişti.

Tekrar soruyorum sizlere. Kimin yaptığı soykırım? Hangisi sebepli ve hangisi sebepsiz? Soykırım kelimesinide tam olarak bilmek gerekiyor tabi. Tarih üzerinde şu güne kadar soykırım yapmamış, dünyaya savaşın ne olduğunu ve nasıl yapıldığını anlatan değil, gösteren millet olarak bugün hala soykırım iddaalarıyla uğraşıyoruz. Bütün bunların siyasi oyunlar olduğunu ve amacın bizi sıkıştırmak, rahat olmamamızı sağlamak olduğu aşikar değil midir? Tarihimizi kimden nasıl öğrendiğimizi biliyor muyuz? Tarihimizi doğru biliyor muyuz? Biz müslüman bir ülke olduğumuz halde artık İslam kelimesinin ve alt terimlerinin kullanılmasından utanır olduk. Artık dini kimliğimizi göstermeye çekinir olduk. Dış güçlerin yorum getirdiği dini düşüncelere büründürülmeye başladığımızın ne kadar farkındayız? Tarihimizdeki büyük devlet adamlarını kötüler olduk. Saçma sapan haberlere, sözde belgelere inanır olduk. Madem başımızdaki insanlar yanlış insanlardı neden millet olarak hep ayaktayız?

Amerika kıtasında bize düşman değil diyebileceğiniz ülke var mı? Avrupada bize düşman değil diyebileceğiniz ülke var mı? Afrika kıtasında bize düşman değil diyebileceğiniz ülke var mı? Asya kıtasında bize düşman değil diyebileceğiniz ülke var mı? Ben şöyle dünya haritasına bakarsam bizden yana olan 3-5 tane ülke görüyorum. Sizce daha çok rakam var mıdır? Dünya ile savaştığımızın farkında mıyız? Hangi millet vardır ki bütün dünyaya karşı tek başına asırlardır göğüs gerebilsin? Bunun aynısını başka bir millet yapabilir miydi? Yapsaydı hali ne olurdu?

Muhammed'lerin, Mustafa'ların, Kemal'lerin, Mehmet'lerin, Fatma'ların, Ayşe'lerin hatırına. Elhamdülillah Müslümanım. Ne mutlu Türküm diyene..


Noyan Şehitoğlu


Konu Noyan tarafından (25 Ağustos 2010 Saat 02:01 ) değiştirilmiştir.
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet bizimmekan