Tekil Mesaj gösterimi
Alt 19 Şubat 2010, 22:16   #2
Çevrimdışı
MikaiL
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Neden Ne Mutlu Türküm Diyene...




Güzel Soru Bu Konu Hakkında DetaLı BIR Konusma Yapmamiz Lazim. Bir İnsan Gecmisini Biliyormu Cogu İnsan Nerden Geldgini Bilmiyor.

----------

Mustafa Kemal Atatürk’ün bu sözü, Genel Kurmay’ın son bildirisiyle yine gündemde. Bildiride şöyle bir cümle var: “Özetle, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün ‘Ne mutlu Türk’üm diyene!’ anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır.”
Başbakan Tayip Erdoğan’ın “Sen, ne mutlu Türk’üm diyene dersen, o da sana ne mutlu Kürt’üm diyene der.” sözü belleklerimizden henüz silinmedi. Bu konuda Başbakan’ın yanlış düşündüğünü, önceki yazılarımdan birinde yazmış ve “Başbakan ulus (millet) kavramını bilmiyor.” demiştim. Genel Kurmay’ın yukarıdaki sözü çok etkileyici, çok ağır. Bu konuya bilimsel (duygusal değil) açıklama getirecek olursak, durum netleşecektir.
Her ulusun bir adı vardır; Alman ulusu, Rus ulusu, Amerikan ulusu, Türk ulusu vb. Bir de o ulusun içinde etnik kökenler, yani ırklar vardır; Türk ırkı, Gürcü ırkı, Kürt ırkı vb.
Mustafa Kemal Atatürk, ne mutlu Türk ırkından olana, dememiştir. Atatürk “Türk’üm diyene” sözcüklerini kullanmıştır; yani ulusumuzun adını vererek, ne mutlu Türk ulusundan olduğunu söyleyene, demiştir. Burada ırkçılık yok ki birisi bana, ne mutlu Kürt’üm diyene, desin. Başbakan haksızdır. Ben Kürt arkadaşıma, ne mutlu Türk ırkından olana, dersem; arkadaşım o zaman bana, ne mutlu Kürt ırkından olana, diye yanıt verebilir. Atatürk’ün sözünü saptırmayalım, işimize geldiği gibi kullanmayalım. Bu topraklarda Türk ulusu yaşamaktadır, etnik kökenimiz ne olursa olsun, bizler Türk ulusunun bireyleriyiz. Bu gerçeği görmeyen bir yaklaşım, ırkçı ya da ümmetçi yaklaşımdır ve bölücülüğe götürü ülkeyi. Bütün etnik kökenler gerçeğini göz ardı etmeden, Türk ulusu nitelemesi kimseyi rahatsız etmemelidir. Biz Türkiyeli değil Türk’üz, yani ulusumuzun adı Türk ulusudur. Türk ulusundan olana da Türk (ırk anlamında değil) derler. Bu açıklamalara “ırkçılık” diye suçlama getirecek olanların kendileri ırkçıdır. Ulusçu hiçbir zaman ırkçı olamaz… Bizim ulusumuz da, dünyada olduğu gibi, birçok etnik kökenden, yani ırktan oluşmuştur. Konu, görüldüğü gibi, çok açık.
Daha önce de belirtmiştim, Şarkıcı Fedon “Ben Rum kökenli Türk’üm.” dedi de acaba nesi eksildi? Hem etnik kökeninin hem de ulusunun adını söyledi, yani doğrusunu söyledi. Bu ülkenin vatandaşı olanın başka ulusu yok ki. Bazıları Fedon kadar olamıyorlar. Fedon’u doğru tavrından dolayı yürekten kutlamak gerekir. Bu topraklarda Türk ulusu dışında bir başka ulusun varlığından söz etmek, sınırlarımız içinde bir başka devletin varlığını kabul etmek demektir. Bunu ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanları kabul edebilir…




Bu Kitap Çok Satar



Ergün Poyraz’ın Togan Yayıncılık tarafından yayımlanan “Musa’nın Çocukları Tayip ve Emine” adlı kitabı, adından da anlaşılacağı üzere, dikkat çekiyor.
İnternet ortamında kitapla ilgili açıklamalar ve bu açıklamalardaki iddialar şöyle:
“AKP Genel Başkan Yardımcısı Murat Mercan, yazarı ABD’de düzenlenen bir toplantıda CIA Ortadoğu Masası Şefi Richard Perle ve diğer istihbarat örgütlerine şikâyet etmiştir.Yazarımız bu kitabında; Tayyip ve Emine Erdoğan’ın doğumundan bugüne kadar olan hayat hikayelerini, Tayip ve AKP’nin İsrail, ABD ve İngiliz büyükelçi ve istihbarat örgütlerinin desteğinde nasıl gelişip serpildiğini görecek, TBMM’de yine bu ülkelerin lehine sergiledikleri faaliyetlerini okuyacaksınız. Tayyip’in Amerikan vatandaşlığı yanında, Arap kökenli olarak tanıttığı eşinin Arap değil, Yahudi soyundan geldiğini ibretle izleyeceksiniz. Keza kendinin de Musa’nın soyundan geldiğini... Kitapta Yasin El Kadı-Tayyip, Tayip-Usame Bin Laden, Tayip-Ülker, Ya-sin El Kadı-Ülker ilişkilerini bulacaksınız. Tayyip’in mal varlığındaki inanılmaz artışlarla, belediye başkan maaşının yanında, belediye şirketlerinden huzur hakkı adı altında aldığı paraları göreceksiniz. Tayyip’in belediye başkanlığı döneminde yapılanması hızlanan ‘geleceğin başbakanı ve cihat hazırlığının’ TBMM’de geldiği son safhalara tanık olacaksınız.”
İlginç ve çarpıcı iddialar bunlar. Yapılacak karşılıklı eleştiriler sonunda, bu iddiaların doğru olup olmadığı ortaya çıkacaktır.



Bu Şiiri Saklayın



YIKIN HEYKELLERİMİ
“Ey milletim
Ben Mustafa Kemal’im…
Çağın gerisinde kaldıysa düşüncelerim,
Hâlâ en hakiki mürşit, değilse ilim,
Kurusun damağım, dilim.
Özür dilerim…
Unutun tüm dediklerimi,
Yıkın diktiğiniz heykellerimi…

Özgürlük hâlâ
En yüce değer
Değilse eğer…
Prangalı kalsın diyorsanız köleler…
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi…

Yoksa çağdaş medeniyetin bir anlamı,
Ortaçağ’a taşımak istiyorsanız zamanı,
Baş tacı edebiliyorsanız
Sanatın içine tüküren adamı…
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi…

Yetmediyse acısı, şiddetin, savaşın.
Anlamı kalmadıysa
Yurtta sulh, dünyada barışın.
Eğer varsa ödülü, silahlanmayla yarışın.
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın diktiğiniz heykellerimi…

Özlediyseniz fesi, peçeyi.
Aydınlığa yeğliyorsanız, kara geceyi.
Hâlâ medet umuyorsanız
Şıhtan, şeyhten, dervişten.
Şifa buluyorsanız,
Muskadan, üfürükçüden…
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın diktiğiniz heykellerimi…

Eşit olmasın diyorsanız, kadınla erkek…
Kara çarşafa girsin diyorsanız,
Yobazın gazabından ürkerek…
Diyorsanız ki, okumasın
Kadınımız, kızımız;
Budur bizim alınyazımız…
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın diktiğiniz heykellerimi…

Fazla geldiyse size, hürriyet, cumhuriyet…
Özlemini çekiyorsanız,
Saltanatın, sultanın…
Hâlâ önemini anlamadıysanız,
Millet olmanın…
Kul olun, ümmet kalın,
Fetvasını bekleyin şeyhülislamın…
Unutun tüm dediklerimi.
RAHAT BIRAKIN BENİ…”
Süleyman APAYDIN




Fıkra



Adamın biri, kendisi hakkında kötü sözler söyleyen birine haddini bildirmek için, onun evine gider. Fakat adamı evde bulamaz. Öfkesinden, kapıya büyük harflerle “EŞEK” diye yazıp döner.
Bir kaç gün sonra o adamdan şöyle bir yazı alır: “Bize gelmişsin. Kapıya attığın imzadan anladım…”




Bir Başka Konuya Geçelim

.
Bilindiği gibi, basın halkın sesidir de. Halktan bir şikâyet gelirse, o ses köşemde yankısını bulur. Bu yazıdan sonra, Belediye’den ya da şoförlerden, hatta mahalleliden gelecek yazılar bu köşede yerini alacaktır. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Adı bende saklı olan bir okurumun elektronik adresime gönderdiği iletiyi aynen yayımlıyorum:
“Sayın Topçu, köşenizi takip eden okurlarınızdanım. Ben, Değirmendere Beldesi Yüzbaşılar Mahallesi 1. Sokak’ta oturan bir vatandaşım. Sayın Belediye Başkanımız çok muhterem Hasan Bey, sağ olsun, örneği görülmemiş bir hizmeti bizim sokağımıza taşıdı… Geçen yıl ağustos ayında, hesapta iki aylığına geçici bir süre ile Değirmendere dolmuş garajını 1. Sokak’a getirdi. Beş apartmanın önündeki eni 4 metre olan yolu Değirmendere şehir içi dolmuş garajı yaptı.
Sabahları evimizden çıkamıyoruz, kapımızda sıfıra yanaşmış koca bir minibüs. Arabalarımızı park edemiyoruz, daracık yolun her yeri dolmuş dolu.Bu hangi akla hizmettir anlamıyoruz; imza topladık Belediye’mize ilettik, ama kimse oralı değil. Başkan’a gittik, sadece boş sözlerle geri döndük. Adamlar, daracık caddeyi babalarının malı gibi otopark yaptılar.Yolun tam ortasında kontağı kapatıp gidiyorlar. Trafik polisi de bir şey yapamıyor. Belediye bu kooperatiften neden çekiniyor, onu da bilmiyoruz.”
Şikâyet içeren yazı bu kadar. Bu sokakta yaşamadığım için, bu sıkıntıyı ben bilemiyorum. Başkası da bilemez. Çeken bilir, boşuna söylenmemiş. Benim anlamadığım, halk sıkıntısını Belediye’ye ilettiği halde, çözüm bulunamamasıdır. Bu mudur belediyecilik?
Sayın Belediye Başkanım! Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğünüzün iyi çalıştığına inanmıyorum, ama yine de yazıyorum: Halkın sıkıntısı çözülmeli ve şoför arkadaşlarımıza daha rahat olabilecekleri uygun bir yer ivedilikle bulunmalıdır. Çözüm üretmek belediyelerin görevidir…

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver