Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Dünya hayatının gerçek anlamı
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Makale:Dünya Hayatının Gerçek Anlamı Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Dünya hayatının kısa olması, ölümlü olmak ve dünyaya bir kere gelmek, her insan için en önemli gerçeklerdendir. Belli bir yaşa kadar insan bu önemli gerçeğin farkına varamamış olabilir ancak bunu fark ettiği anda Allah'ın kendisinden istediği şekilde yaşantısını düzenlemesi gerekir.
Çünkü hayat kısadır ama insan ruhu -Allah'ın dilemesiyle- sonsuza kadar yaşayacaktır. Sonsuzun yanında 3-5 günlük hayatın hiçbir kıymeti yoktur. Burada az bir zevk almak için sonsuz hayatı feda etmek ise elbette akılsızlıktır.
Hiç düşündünüz mü; 70 yaşında bir insanın geçmişe yönelik düşünceleri nelerdir? Bu insan her kim olursa olsun muhtemelen yaşadığı 70-80 senenin nasıl geçtiğini anlayamadığını düşünüyordur. Hatta kendisine sorsanız, "göz açıp kapayıncaya kadar geçti, hiçbir şey anlayamadım" diyecektir. 20'li yaşlarındayken herhalde o da yaşlanacağını hiç düşünmemiştir. Ancak şu an, çok uzak gördüğü o dönemin içinde bulunmanın şaşkınlığını yaşıyordur. Ve bu anı uzak görmekle ne kadar yanıldığını da çok iyi anlamıştır.
Yaşamı boyunca yaptıklarını yazmasını veya anlatmasını isteseniz, en fazla bir defteri doldurabilir veya en fazla beş, altı saat arka arkaya anlatabilir. "Koskoca 70 sene" dediği şeyin tamamı işte bu kadardır.
Bu düşünceler içinde yaşayan kişinin, aklında ise çok önemli bazı sorular vardır: "Göz açıp kapayıncaya kadar geçip giden bu hayatın amacı nedir?"
"Ben bu 70 seneyi ne için yaşadım?"
"Peki bundan sonra ne olacak?" Boş Amaç Uğruna Geçen Yıllar
Yukarıdaki sorulara birbirinden farklı cevaplar verecek iki insan grubu vardır. Bunlardan bir tanesi Allah'a inanmayan, diğeri ise gönülden katıksız bir imanla Allah'a bağlanan kişilerdir.
Birincisi yukarıdaki sorularla ilgili olarak büyük olasılıkla şöyle düşünür: "Hayatım bugüne kadar boş bir amaç uğruna geçip gitti. 70 sene yaşadım, ama ne için yaşadığımı da açıkçası pek anlayamadım. Önce annem babam için yaşıyorum dedim, sonra eşim, sonra ise çocuklarım... Ama şu an ölüm yaklaştı. Öleceğim ve bu dünyadan yok olup gideceğim. Sonrası mı? Sonra ne olacağını bilmiyorum ama herhalde herşey bitecek!"
Bu insanın içine düştüğü boşluğun nedeni, tüm evrenin, canlıların ve insanların bir amacı olduğunu kavrayamamış olmasıdır. Bu amaç, tüm bu varlıkların yaratılmış olmasından kaynaklanır. Aklı olan insan, evrenin ve canlıların her noktasında büyük bir plan, düzen ve akıl olduğunu görür ve dolayısıyla bunların üstün akıl sahibi bir Yaratıcı tarafından var edildiklerini anlar. Bunlar yaratılmış olduklarına, rastgele ve bilinçsiz bir süreçle ortaya çıkmadıklarına göre, mutlaka bir amaçları vardır. Bu amacın ne olduğu ise, bize herşeyin yaratıcısı olan Allah'ın insanlara yol gösterici olarak indirdiği Kuran'da bildirilir.
Bu gerçekleri göz önünde bulunduran ve Allah'a iman eden kişi yukarıdaki sorulara doğru cevabı verecek ve şöyle diyecektir: "Beni herşeyin sahibi olan Allah yarattı ve bu dünyaya gönderdi. Dünyada bulunduğum sürece beni Yaratana kulluk etmekle emrolundum ve bunu en güzel şekilde yapıp yapmadığım denendi. Dünyanın zaten çok kısa olduğunu, göz açıp kapayıncaya kadar geçeceğini biliyordum. Bu yüzden de Allah'a kulluk ettim, bu dünya hayatının geçici süslerine aldanmadım. Sonrası mı? Hayatım boyunca iyi işler yaptığım ve Allah'ın rızasını kazanmaya çalıştığım için ebedi bir mutluluk yurdu olan cennete kavuşmayı umuyorum. Ve Rabbime kavuşacağım günü sabırsızlıkla bekliyorum." Kaçınılmaz Gerçek
Halk arasında dünya hayatının kısalığı ve geçiciliği hakkında bazı deyimler kullanılır; "ölümlü dünya", "üç günlük dünya", "hayat fani" gibi. Ama bu kalıp sözcükler aslında insanların samimi görüşlerini yansıtmaz. Bu tarz sözler, toplumun bir geleneği gibi, aralarında konuşulan bir sohbet, hatta espri konusudur. Nitekim böyle önemli bir konunun hemen arkasından dünya ile ilgili planlara başlarlar. Örneğin "ölümlü dünya", "dünyaya bir kere geldik" sözünün akabinde "tabii ki dünyayı tepe tepe yaşayacaksın" tarzında sığ mantıklar öne sürerler.
Oysaki hayatın kısa olması, ölümlü olmak ve dünyaya bir kere gelmek, her insan için en önemli gerçeklerdendir. Belli bir yaşa kadar insan bu önemli gerçeğin farkına varamamış olabilir ancak bunu fark ettiği anda tüm yaşamını gözden geçirmesi ve Allah'ın kendisinden istediği şeylere göre yeniden yaşantısını düzenlemesi gerekir. Çünkü hayat kısadır ama insan ruhu -Allah'ın dilemesiyle- sonsuza kadar yaşayacaktır. Sonsuzun yanında 3-5 günlük hayatın hiçbir kıymeti yoktur. Burada az bir zevk almak için sonsuz hayatı feda etmek ise elbette akılsızlıktır.
Ancak bu gerçeği kavrayamayan inkarcılar, tüm ömürlerini Allah'ı unutarak boş amaçlar uğruna tüketirler. Oysa bu boş amaçlara bile kavuşmaları mümkün değildir. Doyumsuzluk içinde yaşarlar ve her zaman bulundukları durumun ya da sahip olduklarının bir adım ötesini isterler. O adıma geçince bir adım daha, bir adım daha ve ölene kadar tatmin olmayan isteklerle ömür sürerler. Arzuladıkları güzellik ve zenginliğe dünya şartlarında kavuşmaları mümkün değildir. Çünkü her zaman sahip olduklarından daha iyisi çıkacaktır karşılarına.
Örneğin, bir kişinin satın almayı şiddetle arzuladığı son model bir arabayı düşünün. Büyük çabanın karşılığında sonunda kavuştuğu bu arabanın, çok geçmeden yeni modelleri çıkacaktır ve onun için bunlar daha cazip hale gelecektir. Veya senelerce para biriktirip, emek harcayıp sahip olduğu bir evi düşünün. Bir gün mutlaka kendisininkinden daha güzel bir evle karşılaşacak ve kendi evine olan ilgisini kaybedecektir. Satın aldığı bu malların eskiyerek, bozularak, tahrip olarak kendisine vereceği sıkıntılar ise apayrı bir acıdır.
Daha güzelini ve iyisini arama... Sahip olunca eskisinin öneminin kalmaması. Bir aşama sonra, yeninin de eski durumuna düşmesi; işte insanların tarih boyunca içinde yaşadıkları kısırdöngü budur. Aklı olan insanın bu gerçek karşısında durup, neden dünyanın peşinde koşmanın kendisine bir sonuç getirmediğini anlaması ve "bu bakış açısında köklü bir sorun var" diye düşünmesi gerekir. Fakat insanların çoğu bu akıldan yoksun bir biçimde hiçbir zaman yakalayamayacakları hayallerin peşinden koşmaya devam ederler. İmtihanın Sırrı
Allah, dünya hayatını, insanlardan hangilerinin daha güzel davranışlarda bulunacağını, kimlerin sadakat gösterip, Kendisi'ne bağlı kalacağını denemek için yaratmıştır. Başka bir deyişle dünya, Allah'tan korkup sakınanlarla, O'na nankörlük edenleri ayırt etmek için hazırlanmış bir imtihan yeridir. Bu imtihan yerinde güzelliklerle çirkinlikler, iyiliklerle kötülükler, eksikliklerle mükemmellikler biraraya konmuş ve kusursuz bir imtihan sistemi kurulmuştur. İnsanlar, imanlarının ortaya çıkması için türlü şekillerde denenmektedirler. Sonuçta da Allah'ı hakkıyla tanıyıp, takdir edebilenler inkarcılardan ayrılacak ve kurtuluşa ereceklerdir.
Bu imtihanın sırrını anlayabilmek için öncelikle evrene tamamen hakim olan Yaratıcıyı çok iyi tanıyabilmek gerekir. O, gökleri, yeri ve bu ikisi arasındaki herşeyi yoktan var eden, her varlığın Kendisine muhtaç olduğu, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan ve bütün eksikliklerden uzak olan Allah'tır.
__________________ Rakı geçmişe, bira şimdiye, şarap geleceğe içilir.. |