Tekil Mesaj gösterimi
Alt 01 Ocak 2010, 16:30   #1
Çevrimdışı
Süslü
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
çok sık hatırlamadığımız bir gerçek!




Bir zamanlar bir psikoloji kitabında okuduğum bir bölüm

vardı... Hayatın ve getirilerinin kıymetini anlamak için

tavsiye edilen bir metod vardı içinde..

Deniyordu ki; "arada bir, çok bunaldığınızda,

hayatın sizin için çekilmez hale geldiğini düşündüğünüzde

kendinize 10 dakika ayırın ve kendi cenaze töreninizi

düşünün"... Cümleyi ilk okuduğumda çarpılmıştım...

Ben girişin akabinde pozitif bir gelişme ve tavsiye

bekliyordum... Ama " kendi ölümümüzü ve cenazemizi "

düşünmemiz tavsiye

ediliyordu...

Tüylerim diken diken oldu ve yazarın saçmaladığını

düşündüm o an... Ama önyargı düşmanı biri olarak

okumaya devam ettim...

Diyordu ki; " bunları düşündüğünüzde dünyadaki yerinizi,

dünyayı terkettiğinizde oluşacak boşluğu, sevdikleriniz ve

sizi sevenler için öneminizi anlayacaksınız...



Özellikle insanların sizin için neler söyleyeceklerini,

onlar için ne ifade ettiğinizi hissetmeye çalışın...

O andan geriye dönme şansınız olmadığını, hayat

denen kredinizin bittiğini ve onlara

yanıt verme şansınız olmadığını düşünün...



Tekrar sarılma, bir kez daha öpme ihtimalinizin bittiğini

hissedin...

Dünyadaki küslüklerin, ayrılıkların, kavgaların

yanında bu acının ve geri dönülmezliğin korkunç

çaresizliğini

yaşayın...

Bırakın canınız yansın, bırakın alevler içinde kavrulsun

tüm

ruhunuz...

Orada, o musalla taşında düşünün kendinizi...

Seyredin şu an çevrenizde olanların yüz ifadelerini...

Akıllarından ve yüreklerinden geçen cümleleri hayal edin...


**************

Kitaba devam etmeden bıraktım kenara ve gözlerimi

kapatıp aynen düşünmeye başladım...

Eşimi, oğlumu, annemi, babamı, kardeşlerimi ve diğer tüm

çevremi oturttum tek tek kendi cenaze törenimdeki

yerlerine... birer birer yerleştirdim tabutumun çevresine

hepsini...

hayatımda çok nadir bu kadar canım yanmıştı...

görüyordum işte "babaaaa..." diye ağlayan biricik oğlumu...

Eşim kucağında "ağlayan emanetimle" ayakta durmaya

çalışıyordu per perişan...

Koca çınar babacığım, belli belirsiz dualar

okuyordu, o gözümden hala gitmeyen vakur duruşuyla...

Annem, ciğerinden bir parça canlı canlı

koparılmış gibi hem içine hem dışına akıtıyordu

gözyaşlarını... Kardeşlerim, akrabalarım "çok erken gitti,

doyamadı

oğluna.."diyordu

acıyan ses tonlarıyla... Ve dostlarım... Onlar da

şaşkındı... Bazısı "daha dün birlikteydik, nasıl olur.."

diyordu...

Bunları seyredip onlara "hayır ölmedim, burdayım.." demek

istedim hayal olduğunu unutup...

Sonra anladım yazarın ne demek istediğini daha devamını

okumadan

kitabın...


*************


Farkındalık önemli bir kavramdır psikolojide...

Belki de hiç aklımıza gelmeyen ve gelmeyecek bir

farkındalığı göstermek istemişti yazar...

Kitabı okumaya ne gücüm kalmıştı, ne de isteğim...

Almam gereken dersi ve mesajı almıştım...

Şimdi ne kitabın adını ne de yazarı hatırlamıyorum...

Şu an bunları yazarken bile çok kötü oldum...

Bu olayda tek farkındalık da yok üstelik...

Biraz kendime geldikten sonra devam ettim

hayatımın en zor hayaline...

Sırada çevremdekilerin ölümümün akabinde

neler söyleyecekleri vardı..

Usulen ve nezaketen söylenenlerin dışında...

Onlarda bıraktığım izleri, yaşananları ve

yaşanamayanları elden geçirerek ben konuşturacaktım

hayalimde... İçlerini okuyacaktım, senaryo bana ait

olarak...

Yaşarken neler yazmıştım, ölümümle neler okuyacaktım...

Gerçek duygularıydı ulaşmaya çalıştığım, ölüm

acısının etkisiyle girilen duygusal mod değildi,

deşifre etmem gereken metin...

Canım oğlumun söyleyecek çok şeyi yoktu...

Özleyecekti, yokluğumu hissedecekti.. ağlayacaktı aklına

geldikçe...

Belki ölümün ne anlama geldiğini hissedecek yaşa gelinceye

kadar sıradan bir üzüntünün ötesine geçmeyecekti

duyguları... Ama hayal bu ya, 18-20 yaşına getirdim 2

saniyede

oğlumu... "hayal - meyal hatırlıyorum be baba seni...

Keşke şimdi yaşıyor olsaydın da erkek erkeğe

sohbet etseydik seninle... Bak mezuniyet törenimde de

babasızdım... Askere giderken kimin elini öpeceğim senin

yerine..."

diyecek canı yanarak bir köşede...

Sevgili eşim... Benim muhteşem hatunum... Nasıl dayanır

bensizliğe ?...

O ki, benim için herşeyini feda edip koşmuştu bana...

Hayatının tek adamı şimdi toprak olacaktı...

Bir daha " Seni seviyorum " diyemeyecekti...

Bir daha hevesle açamayacaktı çalan kapıyı...

Ve her gelen gece bensizliğini haykıracaktı yüzüne...

Her sabah da bensiz başlayacaktı koca gün...

Tek cümlesi takıldı o an içime; " Oyunbozanlık

yaptın be böceğim, hani beraber ölecektik ?..."

Babam-annem, o bugüne kadar evlat olarak mutlu

edecek hiçbir şey yapamamanın acısıyla kahrolduğum güzel

insanlar...

Helaldi şüphesiz hakları...

Bilerek hiç kırmamıştım onları... Üzerine

titredikleri evlatları onlardan önce göçmüştü

işte önlerinde ve dualarına muhtaçtım....

Kaç anne ve babanın çekebileceği bir acıydı ki

evladının cenazesinde bulunmak...

Herhalde insanın uzun yaşadığına


üzüldüğü nadir anlardan olsa gerek...


*************


Diğerlerine geçmiyorum... Bu yazıyı şu an yazıp

sizlerle paylaştığıma göre "diğerlerine" artık sizler de

dahilsiniz...

Düşünün, birgün bir mail ulaşıyor mail-boxınıza "ölmüş"

diye... Sizler kimbilir neler düşünür ve yazardınız...

Eşim şu an yanımda ağlıyor, sanki gerçekmiş gibi...

Oysa ki yazarın amacı " Yaşamanın ve hala nefes

alıyor almanın kıymetini " göstermekti...Benim de öyle...

Lafı çok uzattım farkındayım...Ama dediğimiz çözümü zor

süreç 2 satırla özetlenemeyecek kadar girintili çıkıntılı...

Ben o gün kurduğum o hayalle, canımın tüm yanmasına

rağmen YENİDEN DOĞDUM...

Bilgisayar diliyle "format attım hayatıma"...

Sahip olduklarımın farkına vardım ve hala nefes

alıyor olduğum için şükrettim...

Gözlerimi açtığım anda o kötü ve acı sahne bitmiş,

oyun perde demişti...

Peki ya hayal değil de, gerçek olsaydı ve perde bir

daha açılmamak üzere kapansaydı...

İşte bu final bu yazıyı buraya kadar okumanıza değmiş

olmalı... Belki gerildiniz, kötü oldunuz ama devamını

getirirseniz buna değer bence...

Ben bu akşam melankoliğim ve biraz abartmış olabilirim...

Hani sanatçı ve şairiz ya ondandır belki...

Bence bu yazıyı sadece oku***** bırakmayın...


LÜTFEN ARADA BİR, BURADAN ALDIKLARINIZI TARTIN,


DÜŞÜNÜN VE HAYATINIZI GÖZDEN GEÇİRİN...


Ölümün kime ve ne zaman geleceğini Yüce Allah' tan başka


bilen


yok...

İşte bu yüzden hazır yaşıyorken ve nefes alıyorken

yapabileceklerinizi yapın, ertelemeyin...

Bilerek - bilmeyerek kırdığınız kalpleri tamir edin...

Sizi sevenlere ve sevdiklerinize daha fazla zaman ayırın...

Ve en önemlisi;


VERDİĞİ-VERMEDİĞİ, ALDIĞI-ALMADIĞI HERŞEY İÇİN,

TEKRAR TEKRAR ŞÜKREDİN YÜCELER YÜCESİ YARADAN'A


CAN DÜNDAR.

__________________
Rakı geçmişe, bira şimdiye, şarap geleceğe içilir..
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver